Yunanlı Gençleri Türkiye’ye mi Çağırsak?

İki Yunanlı yaklaşık bir Alman ediyor. Ama bu arada iki Türk de ancak bir Yunanlı ediyor.

Dünya hep değişiyor. Ölülerin yaşarkenki yorumlarının manası bile değişiyor. İnsan neye güveneceğini şaşırıyor. Geçen yıl, Çin’in eski başbakanlarından Çu En Lay’ın Fransız Devrimi’ne ilişkin yorumunun, 1789’daki devrime değil, 1968’deki öğrenci olaylarına ilişkin olduğu ortaya çıkmıştı. Meğer lafın manası çeviri sırasında kayboluvermiş. Ziyaret sırasında Kissinger’ın yanında olanlardan biri öyle açıklamıştı. Hani, Çu En Lay’a “Fransız Devrimi ve Paris Komünü hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorarlar, O da “Daha yorum yapabilmek için çok erken” der neredeyse iki yüz yıllık hadise için. Bunun hikmeti üzerine ne çok yorum okumuştum. Hepi topu bir çeviri hatasıymış meğer. Arada bir, veri kabul ettiklerimizi yeniden ve yeniden sorgulamakta fayda var.
Evvelki gün, Ankara’da, TEPAV binasında, Daron Acemoğlu’nu dinlerken, Çin’in, bu haliyle, ABD gibi olmasını beklememek gerektiğini düşündüm. Acemoğlu, James Robinson ile uzun süreli ortaklığının son ürünü olan ‘Bazı Milletler Neden Başarısız Olur?’ başlıklı yeni kitabı üzerine konuşuyordu. Kitap, bugüne kadar, büyüme konusunda veri kabul ettiklerimizi sorguluyor. Siyasi dönüşümün iktisadi dönüşüm için önemli olduğunu vurguluyor. Bu yıl 2. yapılan Merih Celasun’a Saygı Günü’nün ana konuşmacısı Acemoğlu’ydu. Doğrusu ya, ben konuşmadan Türkiye için de bir dizi sonuç çıkardım. Gelin bakın aklıma neler takıldı… Birincisi, dünyada ülkeleri ikiye ayırmak gerekir: Vatandaşlarının yaratıcı enerjisini harekete geçirebilecek kurumsal altyapıya ve huzura sahip olanlar ve olmayanlar. İnsanların yaratıcı enerjisini serbest bırakmanın koşulu önce onları iyi donanımlı hale getirmek, sonra da hayatlarını nasıl yaşayacakları konusunda onlara hem güvence hem de serbestlik vermek. Başka dertlere odaklanmaktan kendi işine yoğunlaşamayan insanların verimlilikleri öyle sürekli ve sürdürülebilir bir biçimde artmıyor. Böyle bakarsanız, iktisadi büyüme süreci, siyasetle yakından ilgili oluyor ve hâlâ demokratikleşemeyen Çin ikinci grupta. Yarattığınız değerin sonuçlarından sizin ne kadar faydalanacağınızın garantisi orada hâlâ yok. Fikri mülkiyet haklarının ne olacağı, partinin karanlık dehlizlerindeki iktidar mücadelesinin sonucuna bağlı kalmaya devam ediyor. O vakit ne oluyor? Yaratıcılık ve yenilikler için gereken huzur ve güven ortamı temin edilmemiş oluyor ya da pamuk ipliğine bağlı kalıyor. Ayrıca derinden bölünmüş toplumlardan büyük yenilikler ve buluşlar beklememek gerekiyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir