Yunan Hikayesi Değil, Yılan Hikayesi

İstanbul’u kasıp kavuran  Karmageddon esnasında kayıp bileğimi incittim, bu yüzden bir haftadır yazamadım. Bir yanda bileğimin acısı, öte yanda Yunan krizinin kusturucu yeknesaklığı.  Kaç defa seyrettik aynı filmi ya?  Bu seferki de artık Hayri Potur VII gibi oldu.  Yeni hiç bir şey yok, herkes birbine asa sallayıp ”abra kadabra” diyor,  bir tek Emma Watson biraz daha serpilmiş.  Yunanistanı daha temerrüte bırakmazlar. Ama, Yunanistan’a 130 milyar Euro da yetmez.  AB bu kafayla giderse 6 ay içinde Portekiz’e de ikinci kredi paketi gerekir. Yunan fiaskosu ne ralliyi, ne de küresel iyimserliği sona erdirmez.  Ama, Şubat sonundan korkun.

Daha geçen sene söyledim, bırakın Palikaryayı ölmeye diye, çekin fişini, yoksa bu kokan leşden yayılan parazitler tüm dünyayı hasta edecek.  İşte, geçen sene Papandreu’nun aniden referanduma gitme kararı. Bu sene LAOS adlı 16 tane lavuk sağcının “ben ülkemi sömürgeleştirmem” diye Troyka-Papadimos uzlaşmasına isyan bayrağı açması. Ulan hıyar, AB’den gelen bedava yardımları cebine indirip bir de bizdeki şirket muhasebecilerine parmak ısırtacak kolpolarla bütçe açığını düşük gösterirken, bu kadar onurlumuydun?  Ya  da Alman vergi mükellefinin parasıyla bana Ege’de kafa tutarken?

Hikaye o kadar sıkıcı ki, sadece bazı sahnelere dikkatinizi çekeceğim.  Fitch’e göre Yunanistan zaten temerrütte, yani bir kaç alacaklı borç swapını rededip,  mahkemeye yoluyla CDS’lerin ödeme yapması isteyecek. CDS’de açık pozisyon 4.5 milyar Euro, ama yine de piyasalar şöyle bir dalgalanır. Ardından IMF’nin utana sıkıla Yunanistan’a 130 milyar Euro’nun da yetmeyeceğini itiraf ettiğini göreceğiz.  Draghi komutasında Helikopter Ben’le cömertlik yarışına giren AMB, elindeki Yunan tahvillerini ya EFSF aldığı fiyattan devredecek, ya da bunlardan edindiği karı bir şekilde Atina’ya geri aktararak 10-15 milyar ek borç tenzilatı sağlayacak.

Bir şekilde anlaşacaklar, çünkü şimdi Yunanistan temerrüte ve Euro’dan çıkmaya bırakmak YEMEZ. Panik anında Portekiz ve İrlanda’ya sıçrar. Ayrıca herkes göya planlarını yapmış, ama Yunanistan’ın Euro’dan çıkması, Kuze Kore’de iktidar değişimi gibi.  Hepimiz uzmanız,  ama kimse ne olacağını bilmiyor.  Mesela, Yunanistan’ın bütün üye ülkelerle ticari ilişkileri var, tüm kontratlar yeniden drahmiyle mı yazılacak?  İhtilaflara kaç mahkeme bakacak? YA Yunan şirket ve bankalarının borçları?  Siz AB liderlerinin soğunkanlı durduğuna bakmayın, günde 3 defa Lederhosen değiştiriyorlar. Yunanistan Arjantin değil, Euro’dan çıkması sonuçlarını hiç kestiremediğimiz gelişmelere neden olur.

Yunanistan’ın iflasa terkdilmesi için önce EFSF/ESM’nin sermayesinin IMF’den gelecek fonlarla birlikte en az 1 trilyon Euro’ya yükseltilmesinden sonra olur.  Portekiz ve İrlanda’yı garantiye alır, öteki sorunlara göğüs gereriz. Zamanını söyleyeyim.  Herhalde Mart sonunda Merkel EFSF/ESM’in sermayesinin artırılmasına  razı olur.  Nisan-Mayıs gibi de (Yunan seçimlerinden sonra) Troyka Yunanistan’ın sözlerini tutmadığını beyan eder. O zaman Fransız başkanlık seçimleri de son ermiştir zaten. Hasta ölüme terkedilir.

Ama, Yunanistan bize şunu gösterdi ki uzun vadede tüm Euro-bölgesi, kısa vadede ise geri kalan dört PIIGS batacak.  Kemer sıkma ile istikrar olmuyor. Aksine, hızla daralan GSYIH kamu borcu/GSYIH oranını yükseltmeye devam ediyor. AB’nin istikrara değil, büyümeye ihtiyacı var.  Tüm AB’yi kapsayacak bir büyüme paktı ise önce vizyon gerektirir, sonra da 5 yıllık bir uygulamaya geçiş süresi.

Dikkat edin, Troyka’nın israr ettiği maddelerden  biri de asgari ücretin %22 indirilmesiydi.  Çünkü, borç darboğazına giren bir ülke devaluasyon yapamıyorsa, tek çare işçilik ücretlerinin azaltılması.  Ancak bu yolla biraz rekabet gücü elde eder, ihracatı artırır ve borç öder.  AB’de Hollanda ve bazı İskandinav ülkeleri hariç hiç bir bir üye, ASLA, Almanya’nın içgücü verimliliğine erişemeyeceği için, Euro da batmaya mahkumdur.

Bu tezimin ispatı bu yılın 1-2 çeyrek GSMH verilerinde görülecek. Dört PIIGS diğerlerine göre daha hızlı daralacak, bütçe açıkları da azalmayacak, artacak.  İşte o zaman Portekiz’in 2013 yılı için kaynağı kalmadığı da ortaya çıkacak ve Yunan Krizi’nin yerini Portekiz Kriz’i alacak. Yıl sonunda da İrlanda Krizi. Her panik atakta İtalyan-İspanyol DİBS getirileri de 6-7% olacağı için bankalar yine zarar yazacak.  AMB’a güvenip 3 yıllık repo (TLRO) fonlaması ile 5-10 yıl vadeli İspanyol ve İtalyan kağıdı alan her banka batacak hale gelecek.  AB Bankacılık  Otoritesi  Temmuz’da yapacağı stress testinde,  bankalardaki sermaye açığının 120 milyar Euro değil, 200 milyar olduğunu açıklayacak.  Hayri Potur VII filmi gibi valla, ama bu filmde beni ekrana bağlayan Emma Watson da yok.

Ama merak etmeyin, Yunan Krizi ralliyi öldürmez. Fed, AMB, BoE, BoJ  kadar çok para basıyor ki, yatırımcı yine gider riskli varlıkları alır.  Ama, Şubat’ın son haftası ve sonrası tehlikeli.  Birincisi, ABD’de Kongre’de yeni bir bütçe ve sosyal güvenlik prim indirimi kavgası çıkacak.  İkincisi, ambargolarla artık yiyecek dahi satın alamayan İran parlamento seçimleri öncesinde Hürmüz’de bir budalalık yapacak. 29 Şubat’ta bankalar AMB’dan bir 500 milyar Euro daha borç aldığı için seviniriz. Mart’ta oturur kara kara acaba Bernanke’nin QE3’ü yine yavaşlamaya başlayan küresel büyümeyi toparlamaya yeter mi diye düşünmeye başlarız.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir