Türkiye’de eğitimde rezillik mi arıyorsunuz? Adına 444 denilen parçalı müfredattan 60 kişilik sınıflara, bir yanda öğretmen bulunamazken, öte tarafta atanmayan öğretmenlere, öğretmen yapılanların köle gibi sosyal haklardan mahrum çalıştırılmasına… O kadar çok, o kadar fazla ki…
Elbette hepsinin ötesinde bir ülkede Erdoğan Bayraktar adında tuğlalardan bir zihniyet kurarak, ülkeyi de tuğla yığınına çevirmeye çalışan bir kişi bakansa, ‘Müslüman ülkeyiz, bizden mucit çıkmaz’ tespiti de, bizi bu hale sokan iktidar hakkında da bir fikir veriyor.
Oysa çocuklarınızı eğitirseniz, bilimden kopmaz, doğru ve milli bir eğitim sistemine sahip olursanız ve geleceğe yönelik bir de projeksiyonunuz varsa, o ülkeden mucit de çıkar, işini hakkıyla yapan insan da… Fakat üç maymunlar cehenneminde tuğla kafalılık yapıp, ülkeyi inşaat zannederseniz, sonuç bu olur.
Neden üç maymun peki? Hani bu arkadaşlar barış (!) deyip teröristleri affetmenin peşinde koşuyorlar ya, hani bu arkadaşlar geri kalmış bölgelerimize refah getireceklerini söylüyorlar ya, hani bu arkadaşlar İstanbul’da ne varsa, Hakkari’de de o olacak diyorlar ya, o zaman alın size gerçeğin tokadının yüzünüzde patlama sesini…
Şimdi fındık sezonu açıldı. Muhtelif ürünlerde yıl boyu çeşitli zamanlarda göç eden işçiler var. Hani iktidarın geçici işçileri katarak hesapladığı işsizlik verilerindeki işçiler. Onların ne kadarı kayıtlı muamma.. Ama iş burada bitmiyor.
Doğu ve Güneydoğu’dan gelen aileler başta Karadeniz olmak üzere yurdun çeşitli yörelerinde dolaşıp, ekmeklerini arıyorlar. Hani iktidar 3 çocuk ve fazlasını destekliyor ya, dinlesin… Ortalama 11 kişilik aileler il il geziyorlar. Bu ekmek turu yılın 8 ayını buluyor.
Kişi başı 40 TL yevmiye alıyorlarsa yarısını dayıbaşlarına veriyorlar. Hani iktidarın blok oy toplamasını sağlayan dayıbaşlarının böylece minimum gelirleri 60-70 bin doları vuruyor. Ama aileler sefil, ilinde ekmek olmadığı için yollarda sürünüyor.
Daha da acısı ve garibi var. Burada kimsenin konuşmadığı çocuk işçiler söz konusu… Dayıbaşlarının ve maraba yaptıklarının içinde yer alan bu çocuklar 8 ay boyunca aileleriyle dolaştıkları için hem istismar ediliyorlar, hem de okula gitmiyorlar.
Bitti mi? Hayır… Daha da ürkütücü olan bu çocuklar devamsızlıktan sınıfta kalmıyor. Çünkü hiçbiri yok sayılmıyor. Yani benim ülkemin bir bölümünde çocuklar hem işgücü ile köleleştiriliyor; hem de okula gitmedikleri halde, gitti gözüküyorlar.
Peki şimdi soruyorum: Ey Başbakan, ey Milli Eğitim Bakanı! Hiç bu işi araştırdınız mı? Barış diye teröristleri affetmenin peşine düşeceğinize, yöresinde ekmek yaratamadığınız, dayıbaşlarının insafına bıraktığınız ailelerin eğitim alamayan çocuklarına baktınız mı?
Elbette bakmadınız. Çünkü umurunuzda bile değil. Zira onlar yok hükmünde çocuklar. Oylar geliyor ya sizin için gerisi yalan. Biz de iyi niyetle bu zihniyete sahip bir iktidarın bakanının ‘bizden mucit çıkmaz’ lafını tartışıyoruz. Ne diyordu Sadri Alışık? ‘Hey yavrum hey!”
Not: Yıllık izin nedeniyle yazılarımıza 19 Ağustos Pazartesi gününe kadar ara veriyoruz. Şimdiden tüm okurlarımın bayramını tebrik eder, bir süreliğine izninizi rica ederim.