Yine 2012 Büyümesi Üzerine

Bu yılın büyüme oranının ne olacağı hakkındaki öngörüler oldukça geniÅŸ bir aralığa yayılıyorlar. Resmi tahmin yüzde 4. Uluslararası kurumların ve analistlerin öngörüleri ise yüzde 0 ile yüzde 5 arasında deÄŸiÅŸiyor. Son yazımı şöyle bitirmiÅŸtim: “…2012 büyüme oranını belirleyecek üç önemli unsura deÄŸindim. Bunlardan son ikisi (ihracat ve kredi arzı), risk alma iÅŸtahı azalmasa da, 2011’e kıyasla daha düşük bir büyüme hızının beklenmesinin -mesela yüzde 5- arkasındaki temel nedenleri oluÅŸturuyorlar. Büyüme oranının yüzde 5 düzeyinden yüzde 0’a doÄŸru ne ölçüde yönleneceÄŸini ise ilk unsur, yani risk alma iÅŸtahı belirleyecek… Ocak ayı olumlu geçti. Ama bunun sürdürülebilirliÄŸinin hiç garantisi yok.”

Moody’s altı Avrupa ülkesinin kredi notunu düşürdü. Yunanistan’ın umutsuz durumu ise finansal piyasaları germeye devam ediyor. Hava tekrar deÄŸiÅŸiyor mu? 2012’deki büyüme senaryolarına geri dönmekte yarar var. Sonra da son geliÅŸmeleri deÄŸerlendirmek gerekiyor.

2011’in son yarısında risk alma iÅŸtahı

Evet, ortada çok belirsizlik var. Bir bakıyorsunuz 2011’in özellikle son dört ayında olduÄŸu gibi risk alma iÅŸtahı çok düşüyor. Sonra, birden deÄŸiÅŸiklik; Ocak 2012’deki gibi risk alma iÅŸtahı artıyor. 2011’in son aylarında giderek artan karamsarlığın temel nedeni, Avrupa’daki durum, özellikle de Avrupa’daki bankaların yaÅŸadıkları derin sorunlardı. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB’nin) Aralık 2011’de aldığı kararlardan önce Avrupa’daki bankalar temelde üç güçlükle karşı karşıya idiler: Birincisi, kendi çıkardıkları tahvillerin geri ödemesini yapmalarını saÄŸlayacak miktarda yeniden tahvil ihraç etmekte ve dolayısıyla fon bulmakta Mayıs 2011’den beri zorlanıyorlardı. Ä°kincisi, sorunlu ülkelerin devlet tahvillerinin deÄŸerlerinin düşmesi bu tahvilleri tutan bankaların bilançolarını olumsuz yönde etkiliyordu. Üçüncüsü, Avrupa Bankacılık Otoritesi bankaların 115 milyar avro sermaye açığı olduÄŸunu saptadı ve bankaların (sermaye yeterlik oranlarını saÄŸlamak üzere) bu açıklarını Haziran 2012 sonuna kadar kapatmalarını istedi. Otorite’nin taze sermaye bulmayı ÅŸart koÅŸmaması, bankalara isterlerse bilançolarını küçülterek de sermaye yeterlik oranını saÄŸlayabilmelerine izin vermek anlamına geliyor. Bu nedenle, bankaların açtıkları kredileri keskin bir biçimde azaltacakları beklentisi oluÅŸmuÅŸtu.

Avrupa’daki bankaların 2011’in sonlarına doÄŸru iyice belirginleÅŸen bu sorunlarının, yükselen piyasa ekonomilerine ve bu arada Türkiye’ye 2011’e kıyasla çok daha az dış kaynak giriÅŸine yol açacağı düşünülüyordu. Türkiye için öngörülen düşük büyüme oranlarının arkasındaki temel neden buydu. Ek olarak, 2011’in son aylarında Merkez Bankası’nın daha yüksek bir faiz politikasına geçmesi ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Haziran 2011’de aldığı önlemler, kredi arzının ve talebinin artış hızını düşürdü. Öte yandan, Avrupa’nın içinde bulunduÄŸu durum, ihracatımızın 2012’deki performansı açısından soru iÅŸaretleri doÄŸurdu. 2012’ye iliÅŸkin büyüme tahminleri bu ortamda yapıldı.

Beş ay önceki büyüme senaryoları

15 Eylül 2011 tarihli yazımda 2012’ye iliÅŸkin iki ‘uç’ senaryo vermiÅŸtim. Şöyle: “Ä°lk ‘uç’ senaryo iyimser bir senaryo. Avrupa’daki krizin ÅŸiddetlenmeyeceÄŸini varsayayım. Farklı bir ifadeyle, bataklıkta debelenip duran Avrupalı ‘liderlerin’ dünyayı yeniden tehlikeye atmayacak acil kararları (ortak Avrupa tahvili çıkarmak, Avrupa Ä°stikrar Fonu’nun güçlendirilmesi ve sorunlu ülkelere verilecek desteklerin garip koÅŸullara baÄŸlanmaması, Avrupa Merkez Bankası’nın bankalara parasal destek vermekten kaçınmaması gibi) peÅŸi sıra alacaklarını düşünelim… Bu durumda ABD Merkez Bankası’nın (FED) kararları dünya açısından belirleyici olacak. FED eylül ayında yeni bir parasal geniÅŸlemeye giderse, bizim gibi ülkelere akan (sıcak) para daha da artar. Bu da yurtiçindeki kredi artışının yüksek hızla sürmesi anlamına gelir. Ä°hracat pazarlarımızdaki koÅŸullar ise, yaptığım varsayımlar çerçevesinde deÄŸiÅŸmeyeceÄŸinden, ihracat performansımızın da fazla deÄŸiÅŸmesi beklenmez… Bu koÅŸullar altında büyüme hızımız sözünü ettiÄŸim dönemde potansiyelimizin üzerinde kalır ve yine cari açık sorununu tartışırız.”

Sonra kötümser olan ‘uç’ senaryoyu irdelemiÅŸtim. Şöyle: “Avrupa’daki kriz daha da ÅŸiddetleniyor. Sorunlu ülkelerin tahvillerinin piyasa deÄŸerleri giderek düşüyor. Dolayısıyla, Almanya dahil çoÄŸu ülkenin bankalarının bilançoları daha da bozuluyor. Avrupa’da kredi arzının olumsuz etkilenmesi anlamına gelir bu. Ek olarak sorunlu ülkelerin borçlanma maliyetlerinin artması onların bütçelerini daha da bozar. Bu ülkeler daha sıkı maliye politikası uygulamak zorunda kalırlar. Ayrıca, bu ülkelerde tüketici ve yatırımcı güveni yerlerde sürünmeye baÅŸlar. Bu nedenlerle Avrupa’da zaten düşük olan büyüme hızı daha da düşer. Bu koÅŸullar altına küresel krizde yaÅŸadıklarımızı yaÅŸarız. Ä°hracatımızın yarısını Avrupa’ya yapıyoruz; ihracatımız olumsuz etkilenir. Ä°kincisi, güvenli liman arayışları artacağından bizim gibi ülkelerden büyük sermaye çıkışı olur. Bu durumda bizde de kredi arzı ve talebi düşer, ekonomiye duyulan güven azalır. Sonuçta ekonomimiz küçülür ve iÅŸsizlik sıçrar. FED’in yeni bir parasal geniÅŸlemeye gitmesi bu olumsuz etkileri bir miktar törpüleyebilir.”

Sözünü ettiÄŸim yazımın sonunda gerçekleÅŸmenin bu iki uçtan hangisine yakın olabileceÄŸi tartışması var: “…Ne yazık ki iyimser senaryonun kötümser senaryoya kıyasla gerçekleÅŸme olasılığı daha düşük. Ama belirttiÄŸim gibi bunlar ‘uç’ senaryolar. Gerçek, bu iki ucun arasında bir yerde olabilir. Kanımca, gerçekleÅŸen, kötümsere daha yakın bir yerde olacak.”

Bu senaryoların Eylül ayının ortasında yapılan senaryolar olduÄŸunu hatırlatayım. 2011’in sonuna doÄŸru hava Eylül ayına kıyasla biraz daha bozdu. Dolayısıyla, daha sonra bu iki ucun arasındaki yerimizi daha iyi belirleyebilmek için alt senaryolara yer verdim. Ä°lk senaryoyu biraz daha az iyimser yaptım. Ayrıca, ikinci senaryodaki karamsarlığın daha az olmasının hangi koÅŸullara baÄŸlı olduÄŸunu tartıştım. Sonuçta ikinci senaryonun bir alt senaryosu (Avrupa’da kriz eylüle göre daha kötü olan bir durumda kalıyor, ECB devreye girmemekte direniyor, FED düşük faiz politikasını sürdürüyor) o tarihte daha makul göründü ve 2012 için büyüme tahminimi yüzde 1-3 aralığında verdim.

Sonra ki olumlu geliÅŸmeler

Aralık ayının sonun doÄŸru Euro Bölgesi için bir dizi karar açıklandı. Liderlerin mali disiplini saÄŸlamaya ve kalıcı kılmaya yönelik bazı kararlar almaları üzerine ECB parasal geniÅŸlemeye gitti. Düşük faizli ve üç yıl vadeli borç vermeye baÅŸladı bankalara. Aktarılan likiditenin tutarı 489 milyar euro oldu. Ek olarak, zorunlu karşılık oranları yarı yarıya düşürüldü ve bankaların ECB’den borçlanmalarını kolaylaÅŸtırmak üzere bankalardan istenilen teminat kalitesi deÄŸiÅŸtirildi. Bankalara benzer bir borçlanma olanağı bir de 29 Åžubat’ta tanınacak. Bu olanak çerçevesinde Avrupa’daki bankaların ECB’den yaklaşık 600 milyar euro tutarında yeni fon almaları bekleniyor. Dolayısıyla, toplam borçlanmanın nerdeyse 1.1 trilyon euroya ulaÅŸacağı tahmin ediliyor. Bu tutar, FED’in Lehman’ın batışından sonra gerçekleÅŸtirdiÄŸi parasal geniÅŸleme ile kıyaslanabilir büyüklükte. Dikkat ederseniz, ECB’nin parasal geniÅŸlemesi Avrupa’daki bankalar için saydığım üç sorundan özellikle ilkine çözüm saÄŸlıyor.

Sonra FED’in açıklamaları geldi. FED, faiz kararlarını daha anlaşılır kılmak ve bu çerçevede politika faizinin ileride alacağı deÄŸerler hakkındaki belirsizliÄŸi en alt düzeye indirmek politikası çerçevesinde, yüzde 0-0.25 arasında olan politika faizini 2014’e kadar deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸini açıkladı. Ek olarak FED’in yeni bir parasal geniÅŸlemeye gidebileceÄŸi konuÅŸulmaya baÅŸlandı. 2012 içinde FED’den bir faiz artırımı ve önceki parasal geniÅŸlemeyi geri çekmesi zaten beklenmiyordu. Açıklamalar sonrasında finansal piyasalar 2013 açısından da rahatladılar.

Avrupa Bankacılık Otoritesi geçen hafta içinde Avrupa’daki bankaların sermaye artırma planlarını kamuoyuna duyurdu. Açıklamaya göre, bu planlar Otorite’nin uzmanları tarafından incelenecek ve nihai deÄŸerlendirme daha sonra yapılacak. Dolayısıyla, planlar Otorite’nin süzgecinden henüz geçmiÅŸ deÄŸil ve sadece bankaların görüşlerini yansıtıyor. Bankaların açıkladıkları planlar, korkulanın olmayacağına iÅŸaret ediyorlar. Şöyle: Bankalar önemli miktarda taze sermaye bulmayı bekliyorlar. Sermaye eksiklerinin bir kısmını da daha önceki dönemlerde elde ettikleri ve ortaklarına dağıtmadıkları kârlardan saÄŸlamayı düşünüyorlar. Bilançoların ancak sınırlı ölçüde küçüleceÄŸi beklentisi var.

Bu geliÅŸmeler 2011’in özellikle son dört ayında keskin biçimde azalan uluslararası risk alma iÅŸtahını tekrar artırdı. Bu koÅŸullar, birinci senaryodaki koÅŸullara yakınlar. Bundan sonra da aynı koÅŸullar geçerli olursa, 2012 büyümesi, resmi tahmin olan yüzde 4’ün üzerine çıkabilir. Tekrar hatırlatayım: Daha iki ay önceki koÅŸullarda beklentim yüzde 1-3 arasında büyüme idi. KoÅŸulların birkaç hafta sonra 2011’in son aylarındaki kötü koÅŸullara dönmeyeceÄŸinin, dolayısıyla eskisinden de kötümser bir büyüme tahmininin ortaya çıkmayacağının bir garantisi yok. Peki, koÅŸullar bugünler de tekrar deÄŸiÅŸti mi?

Hava tekrar deÄŸiÅŸiyor mu?

Yunanistan yine karıştı. Yunanistan’ın önde gelen partileri, Troyka’nın istediklerini uzun tartışmalardan sonra yerine getirmeye söz verdiler. Bunun üzerine Atina sokakları savaÅŸ alanına döndü. Ä°ki nokta: Birincisi, bu gösteriler verilen sözlerin yerine getirilebilme olasılığını azaltıyor. Ä°kincisi, sözler yerine getirilse bile, bu önlemlerin Yunanistan’ın içinde bulunduÄŸu durumu bırakın iyileÅŸtirmeyi, kötüleÅŸmesini durdurma olasılığı bile yüksek görünmüyor. Dolayısıyla, Yunanistan kısa aralıklarla gündemi iÅŸgal edecek gibi duruyor.

Hafta başında Moody’s altı Avrupa ülkesinin kredi notunu düşürdü: Ä°talya, Ä°spanya, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Malta. Not indirimi az önce belirttiÄŸim ECB ve FED açıklamalarından önce, mesela Kasım 2011’in sonunda ya da Aralık 2011 ortasına doÄŸru gelseydi, ‘beklenen gerçekleÅŸmiÅŸ’ olacak ve muhtemelen zaten çok bozuk olan havayı belirgin biçimde etkilemeyecekti. Oysa ocak ayından baÅŸlayarak risk alma iÅŸtahını artıran ECB ve FED kararlarına raÄŸmen not indirimi gerçekleÅŸti. Dolayısıyla finansal piyasalara, ‘temel sorunların henüz çözülmediÄŸini’, ECB ve FED kararları ile sadece bu sorunları çözmek üzere ‘zaman kazanıldığını’ hatırlattı.

Yine de hemen olumsuz bir hava hâkim olacak sonucuna varmamak gerekiyor. ECB’nin ÅŸubatın sonunda tekrar devreye girerek bankalara ucuz para dağıtacağının hatırlanması an meselesidir. Risk alma iÅŸtahı azalmayabilir de. Açık ki ortada çok fazla belirsizlik var. Bu ortamda, verilen büyüme tahminlerinin hangi koÅŸullar yaÅŸanırsa geçerli olacaklarına dikkat etmek gerekiyor. Özellikle Türkiye açısından temel belirleyici Türkiye’ye gelecek dış fon miktarı olacak.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir