Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi çok önemli (!) bir analiz yaptı: “Dünya ticaretinde gerileme var” dedi. Ne kadar derin, öngörülü, gerçekçi ve devlet adamına yakışan nitelikte bir yorum… Oysa aynı Ekonomi Bakanı, yılbaşında Türkiye’nin büyümesinin ihracatla olacağını söylemişti.
Fakat bu zaten mümkün değildi; zira dünya pazarında daralma sesleri geliyordu ve göbek attığımız düşen petrol fiyatlarıyla da bu resesyon taçlandı. İyi niyetli olup, ‘öngörememiştir’ diye düşünecektim ki, sonrasındaki sözler özrü kabahatinden büyük bir özellik sergiliyordu.
“Dış ticaretteki gelişmeler, beklentilerimizle bire bir uyumlu. Yılsonuna kadar ay ay ihracat ve ithalatımızın nasıl gelişeceğini biliyoruz.” İkinci cümle külliyen palavra; zira olumsuzluğun herkes farkında ama düzeyini dünyada kimse bilmiyor. Birinci cümleye gelirsek…
Madem yılbaşında tersini söyleseniz de, işin böyle olacağını biliyordunuz; neden bu ülkenin sanayicisine yatırıma gitsin diye baskı yaptınız? Mevcut kapasitesini dolduramayan bir reel sektör gerçeği söz konusu iken, işin bu noktaya geleceğini bilerek yatırım tavsiyesinde bulunduysanız, bu taammüdene girer.
Sanayicinin siyasetçiden daha akıllı olduğu düşünüyorsam da, bu ülkenin Ekonomi Bakanı’nın yılın başındaki sözlerine itibar ederek yatırım yapan ve muhtemelen şu an çok büyük zarar halinde olan işletmeler, Bakan Zeybekçi’ye tazminat davası açsın. Çünkü bunun yaşanacağını bildiğini ve tersine tavsiyelerde bulunarak, işletmelerin zararına neden olduğu itiraf ediyor.
Yılbaşında dünya pazarlarında bir yıldız gibi parlayacağımızı, ihracatla büyüyeceğimizi söyleyen aynı bakan, yılın ortasında iç piyasayla büyümenin mümkün olduğunu ifade etti. Hangi iç piyasada?
Milyonlarca kişinin ve binlerce işletmenin gırtlağına kadar borçlu olduğu, esnafı bitme noktasına gelmiş, tüketicisi her geçen gün biraz daha haciz kıskacına düşen, çakma enflasyonun 5 katı gerçek enflasyon yaşayan, gelirinin de yarısından fazlasını barınma ve beslenme değil, tıkınma diye nitelendirilecek gıdaya harcayan iç piyasayla mı?
Esnafın, sanayicinin beş kuruş para tahsil edemediği, nakit paradan vazgeçip, evrak bile alamadığını söylediği iç piyasadan mı? İnsanların maaşlarını zamanında alamadığı, borçlarını ödeyemediği, nüfusunun önemli bir kısmı yoksulluk kriterinin altında yaşayan, çok ciddi bir oranın da işsizlik pençesinde kıvrandığı iç piyasada mı?
Aynı Bakan yılsonunda çıkar ‘iç piyasanın çok daraldığı, ödemelerde, tahsilâtta büyük problem yaşandığını ve bunu da daha önce öngördüklerini’ anlatırsa şaşırmayın. Kendi gerçeğine yabancılaşan bu ülkenin vatandaşında bu hafıza, bakan diye görev verdiklerimizde de bu yüz oldukça bu sözleri duyarız.
Bu ülkede bir isim söyleyeceğim. Hikmet Uluğbay… Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı iken, ülkenin içine düştüğü açmaz nedeniyle intihara teşebbüs etti. Şükür ki bir şey olmadı. Kimsenin de, hangi nedenle olursa olsun bunu yapmasını istemem. Ama onurlu bir duruştu.
Bugüne gelirsek, iktidarın her konudaki performansı ortada… Utanma mı? O, eski Türkiye’nin az da olsa erdemiydi; yeni Türkiye hayırlı olsun…