CHP’de durulmayan sular, artık kabak tadı vermeye başladı. Önümüzdeki hafta sonu, yine hareketli günler yaşanacak. Kim kimi alt eder bilemiyorum, açıkçası umurumda da değil. Zira bu partinin kendi iç meselesi… Partililer dışında da kimseyi de ilgilendirmez. İşte bu yazıyı da bu nedenle yazıyorum.
Keza ortaya çıkan iki kanadın da memleket adına eleştirilecek bir noktası var. Genel başkan değişiminden bu yana Türkiye’de olup bitenlere, bir de CHP’de yaşananlara bakın. Arada Türkiye ile ilgilenenler olduğunun altını çizip, onların hakkını teslim ettikten sonra, ülkenin ana muhalefeti için genel soru şu: CHP ne konuşuyor?
Dediğimin gibi, eski ve yeni kadrolarda zaten derdi Türkiye olanları istisna tutuyorum. Ama hem eskilerde, hem de yeni ekipte genel fotoğraf ne? CHP’yi kim, nasıl yönetecek? Ülkede öyle bir iktidar var ki hukuktan medyaya, eğitimden sağlığa, dış politikadan kritik kurumlara kadar her şeyi, her şeyi tarumar ediyor. Özelde vatandaşı; genelde ülkeyi borç batağına sürükleyip, öbür tarafta da birilerinin zenginleşmesine yol açıyor.
Peki koltuk kavgasına düşen sizler! Bu ülkenin kurucu partisinin bugünkü temsilcileri, neredesiniz? Bir işadamı, bir kulüp başkanı Aziz Yıldırım yargılanıyor ve şu açıklamayı yapabiliyor: “Bırakın şikeyi, ülke elden gidiyor.” Bir kulüp başkanının gördüğünü siz göremiyor musunuz? Ülke savaşın eşiğine gelmiş, zorla bataklığa itilmeye çalışılıyor. Sizin derdiniz ne? Koltuk… Kıymeti kendinden menkul bir cemaat, Atatürk’ün ülkesini dövüyor. Siz ne yapıyorsunuz?
Sakın çıkıp, partinin başındaki değişse, iş de değişir demeyin. Partinin toptan, yani teşkilatından yönetimine, içteki iktidarından muhalefetine önceliğine Türkiye’yi koyması gerekiyor. Vatandaşın borcu 217 milyar TL, cari açık 77 milyar dolar, esnafın yüzde 75’i borç batağında, ülkede 12 milyondan fazla kişi yatağa aç giriyor. Sizin derdiniz ne? Koltuk…
Almanya’da asrın yolsuzluğu olarak nitelendirilen Deniz Feneri’nin Türkiye ayağı kapatılıyor; söylemden başka bir şey yapmıyorsunuz. Kamu İhale Kurumu’ndaki pislik sokağa taşıyor, siz kendinizi konuşuyorsunuz. Basından siyasete, askerden üniversite hocalarına kadar herkes içeri alınmış, siz böylesi bir resimde koltuk kavgası yapıyorsunuz.
Tarım elden gitmiş, bir tarafta ithalat baskısı öte tarafta duruma göre çıkarılan kanunlar var. Afet tasarısı diye büyük bir rant kapısının altyapısı hazırlanıyor. Memlekette kişiye özel kanunlar çıkarılıyor. Eğitimde sistem alt üst ediliyor, vatandaş hastane kapısında da, elektrik faturasında da soyuluyor.
Türkiye’nin ilk partisi, Atatürk’ün partisi ne konuşuyor? Hadi diyelim ki, diyemeyiz ya, bunlara sıra gelmedi? Mevzunuz ne? Bilim mi, teknoloji mi, ülkenin nasıl yeniden yapılandırılacağı mı? Hayır… Kurultaya gidilsin mi, gidilmesin mi?
Sonra da seçimde ‘vatandaş bizi anlamadı’ diyorsunuz. Bu ülkenin insanı her şeyi anlıyor, merak etmeyin. Son sözüm iktidara: Sakın ana muhalefet bu durumda diye, iktidar olmanızla övünmeyin. Çünkü ana muhalefetteki bu dalgalı görüntüsü bir yana asıl kaygılandıran resmin, mimarı sizsiniz. Yani sizin zaten elle tutulacak bir yanınız yok.
Her zamanki gibi, takdire şayan bir yazı daha… Yüreğinize, kaleminize sağlık…
Her yazını büyük bir keyifle okuyorum.yüreğine diline kalemine sağlık Çetin Bey.Az kaldı bu köşelerde lokum kıvamında,görünümünde bize sunulan zehiri anlatmaya çalışan.Saygılarımla