Yastık altındaki servetin ne kadar olduğunu bilemediğimiz gibi, yastık altındaki servete sahip olan ekonomik birimlerin özellikleri konusunda da fazla bir fikrimiz yok.
Bazı kaba gözlemlerden şu sonucu çıkarabiliriz: servetini yastık altında tutanların önemli bir bölümü bankacılık sistemini kullanmıyor. Bankalarda fazla mevduatları da yok. Bankalarla kredi ilişkisi içinde değiller. Kredi karşılığında teminat olarak vergisi verilmemiş gayrimenkul gösterildiği halde, teminat olarak yastık altındaki altınların gösterilmesi çok sık görülen bir olgu değil. Gerçekten bankacılık kesimiyle haşır neşir olan bir grubun yastık altında serveti olsa, bir biçimde bu servet teminat konusu olurdu diye düşünüyorum.
Bir başka öngörü servetini yastık altında tutanların dini nedenlerle faiz geliriyle aralarının iyi olmaması şeklinde olabilir. Bu ekonomik birimler faiz geliri yerine, servetlerinin fiyat yoluyla değerlenmesini tercih edebilirler. Bu durum katılım bankalarının altın kirası teklif etmeleri yoluyla aşılabilirdi. Aşılamadı. Bu alanda da “finansal hizmetlere erişim” bir sorun olabilir.
FİNANSAL HİZMETLERE ERİŞİM
Geçen günkü yazımdaki makro ekonomik nedenleri bir tarafa bırakırsak, servetlerini yastık altında tutan ekonomik birimlerin finansal sisteme erişimlerinin sınırlı olması olasılığı ihmal edilebilecek bir olgu değil. O halde, yastık altındaki servetin ekonomiye kazandırılması konusunda “finansal hizmetlere erişim” konusu ön plana çıkmalı.
Türkiye’de finansal hizmetlere erişim bir sorun mudur? Özellikle Dünya Bankası öncülüğünde yapılan çalışmalar Türkiye’de sınırlı da olsa finansal hizmetlere erişimde sorunlar olduğunu ortaya koyuyor. Finansal hizmetlere erişim dendiğinde yalnızca belli bir yörede bir banka şubesi olup olmadığı anlaşılmamalı. Eskiden, “jandarmanın olduğu her yurt köşesinde bir Ziraat Bankası vardır” denirdi. Büyük bir olasılıkla bu olgu hâlâ geçerli. Ama, finansal hizmetlerden yararlanmayan ekonomik birim sayısı belli bölgelerde hâlâ çok fazla. Bu alanda üretilebilecek çözümler yastık altı servet konusuna da katkı yapabilir.
HİNDİSTAN’DA DA AYNI SORUNLAR VAR
Finansal hizmetlere erişim sorunu Hindistan gibi ülkelerde bizden çok daha derin. O kadar ki, Hindistan otoriteleri yeni bir banka lisansı vermeden önce, finansal hizmetlere erişimin artırılması yönünde kurulacak bankanın nasıl bir strateji uygulayacağının ayrıntılı bir raporunu talep ediyor. Banka kurulduktan sonra önerilen stratejinin uygulamada olup olmadığı sıkı bir biçimde takip ediliyor.
Hindistan’da da yastık altındaki servetin oldukça fazla olduğu biliniyor. Servetin altın cinsinden biriktirilmesi konusunda zaten Türkiye ve Hindistan önde koşuyorlar. Hindistan’da da finansal hizmetlere erişimin kolaylaşması yoluyla yastık altındaki servetin ekonomiye kazandırılması hedeflerden biri. Orada Türkiye kadar din etkeni de yok.
Finansal hizmetlere erişimin kolaylaşması, sorunu tek başına çözer mi? Kesinlikle hayır. Ama, doğru yönde bir adım olur.
Finansal hizmetlere erişimin yanında, finansal hizmetleri satın almanın maliyeti de düşünülmek zorunda. Son yıllarda finansal hizmetlerin maliyeti, Türkiye’de olduğu gibi, bütün dünyada çok arttı. Aslında, maliyetlerin artması finansal hizmetleri yeni almaya başlamış ya da başlamak üzere olan marjinal ekonomik birimler için caydırıcı bir unsur oluyor.
Yastık altındaki serveti ekonomiye kazandırmak çok boyutlu bir proje. Bu projenin en önemli ayağı makro ekonomik görünüm. Ama, mikro alanda da yapılacak çok önemli iyileştirmeler yok değil.