Önce Ukrayna, yaratılan ortamı ciddi bir hırsızlık operasyonuyla birleştirip, elindeki kaynakların hepsini yola bayıra yatırdı. Kısa sürede iktisaden dönüş alamayınca, finans sıkıntısına ve iflas aşamasına girdi.
Bu süreçte ABD, Avrupa Birliği üzerinden Ukrayna’yı AB’ye alınacak havucuyla yanına yaklaştırdı. Fakat bunun bir şartı vardı. Rusya ile araya mesafe koyması… Bunu gören Rusya, zaman zaman Ukrayna’yı uyardı; zaman zaman da teklifte bulundu.
‘Çıkarlarımız ortak, gel birlikte hareket edelim ve ben size çok daha uygun fiyatlarla ve uzun vadelerle doğalgaz vereyim; aksi takdirde sizi üzeceğim’ dedi. Sonra ekonomik darboğazın derinleşmesi ve rüşvetin devletin her mekanizmasına girmesiyle birlikte halk arasında huzursuzluk başladı.
Bunu fırsat bilen batı cephesi, AB kartını iyice ortaya serdi. AB ile olan görüşmelerde Ukrayna’ya bir anlaşma metni sunuldu. Ardından Ukrayna hükümeti, bu metinde Ukrayna’nın çıkarlarına ters maddeler olduğunu belirtip, metni tartışmak istediğini açıkladı. Tam bu sırada bir el Ukrayna’da Rusya karşıtı, AB taraftarı gösterileri yüreklendirmeye girişti.
Rusya önce Ukrayna’ya gazı kesti; akabinde ödeme koşullarını da rahatlatacağını belirtip; serbest bıraktı. İstenen verim alınamayınca küçük gruplar halinde Ukrayna sokakları hareketlendirildi. Başta, önce şarkıcı olarak bildiğimiz, sonra siyasi kimlik haline gelen Ruslana devreye girdi.
Onun öncülüğünde ciddi para akışlarıyla, zaten ekonomik olarak sıkıntıda olan halk parayla sokağa çıkarıldı. Olaylar büyüdü; Rusya karşıtlığı arttı; AB ve IMF yardımları devreye girdi; Rusya da fiyatı arttırıp ‘parayı ödedikçe alırsın’ dedi. Çok özetle geçtiğim bu olaylar neticede Kırım kırılmasıyla noktalandı. Referandum yapıldı; Kırım koptu; AB görüşmeleri askıya aldığını açıkladı.
Bunun sonrasında Ukrayna yalnızlaştı; Rusya iktisadi yaptırımlarını sürdürdü. Aslında Ukrayna, AB-ABD cephesiyle Rusya’nın oluşturduğu cephenin ikinci mücadele alanıydı. İlk kızışma Suriye meselesinde ortaya çıkmıştı. Suriye’nin rövanşını almak isteyen batı cephesi, Ukrayna’yı gaza getirip, gazsız bıraktı ve tekrar döndü Suriye’ye…
Tüm bunlar olurken Suriye’de ‘Esad’lı bir geçiş konusunda uzlaşıldı. Biz ise tamamen boşa düştük. Şimdi oyunun tekrar ilk perdesine dönüldü. Yaklaşık iki yıl önce Rusya’nın ‘Türkiye’nin 2015 yılındaki en büyük sorunu El Kaide terörüdür’ açıklaması unutulmamalı. O süreçte isim değiştiren ve IŞİD olarak karşımıza çıkan bu yapı, Suriye sahasını tekrar mücadele alanına dönüştürdü.
ÖSO, PYD, IŞİD gibi terör örgütleri bu süre zarfında güneyimizde palazlandı; hatta birbirleriyle başkalarının topraklarında hak iddia ederek mücadeleye girişti. Türkiye yıllarca şehit verdiği PKK’nın uzantısı PYD’ye yol açmak zorunda kalırken, bir iddiaya göre de Irak, Suriye hattında akçeli işlere girişti ve alenen ‘Esad’sız bir Suriye’yi savundu.
Bugün geldiÄŸimiz noktada sınır ihlali tartışması, bir Rus uçağının düşürülmesi ve gerginleÅŸen bir fotoÄŸraf var. Böyle durumlarda itidal çaÄŸrısı yapmasıyla ünlü ABD’nin hemen iÅŸi Rus-Türk sorunu olarak yorumlaması ise manidar… Elbette Rusya ile fiyat pazarlığımızı ve Putin’in ‘siyasi iÅŸbirliÄŸimizin devamı halinde’ vurgusunu da hatırlamakta fayda var.
G20’de ağzında bakla dolaştıran Putin’in olayların ardından Türkiye’yi IŞİD’e finansal destek vermek ve kaçak petrolü taşımakla suçlaması, mesele Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde teröre destek iddiasıyla suç dosyası olarak bulunurken çok anlamlı.
Bu iş, bir savaşa neden olur mu? Sanmam… Ama siyaseten durumun sertleşeceği, yaptırımların iktisaden geleceği ve varsa pisliklerin ortaya döküleceği açık. Ve net olan bir şey daha var:
Türkiye’yi Ukrayna dolmuÅŸuna bindirenlerin, aracın frenlerinin boÅŸalmasından kısa süre önce araçtan ineceÄŸi… Åžimdi yaÅŸananlara bir de bu pencereden bakmanızı öneririm. Sonuç mu? Bence çok ÅŸeye gebe… Ve bu doÄŸumun sonucunu haklılık haksızlıktan çok, o güne kadar ne yapıp, ne yapmadığımız belirleyecek gibi gözüküyor.