AÅŸağıda Türkiye’nin 1924 ile 2010 yılları arasında gerçekleÅŸtirdiÄŸi büyüme oranlarını bir grafik olarak sunuyorum.
Ekonomik büyüme, 1924 ile 1950 yılları arasında sert çıkışlar ve iniÅŸler yaÅŸamış görünüyor. Bu iniÅŸ ve çıkışların nedenleri arasında Osmanlı’dan devralınan sanayi yapısının zayıflığı, Osmanlı borçları nedeniyle mali yapının iflas aÅŸamasına gelmesi, kurtuluÅŸ savaşında kaynakların neredeyse tüketilmesi, bunların ardından 1929’da baÅŸlayan büyük depresyonun olumsuz etkiler yaratmış olması sayılabilir. Ekonominin toparlanmaya baÅŸladığı 1930’lu yılların ilk yarısından sonra dünyanın hızla II. Dünya Savaşına doÄŸru gidiÅŸi ve savaşın çıkmasıyla ekonomi yeniden daralma dönemine girmiÅŸtir.
II. Dünya Savaşı sonrasında baÅŸlayan toparlanma Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında özellikle tarıma traktör gibi araçların girmesiyle önemli bir sıçramaya ulaÅŸmış görünüyor. 1954 yılında kötü hava koÅŸulları sonucu büyüme yeniden düşüşe geçmiÅŸ olsa da izleyen yıllarda ve özellikle planlamanın etkili olduÄŸu 1960’lı ve 70’li yıllarda Türkiye uzun bir büyüme dönemi yaÅŸamış bulunuyor.
1970’lerin sonunda girilen ödemeler dengesi kriziyle Türkiye “70 cente muhtaç” hale geldi. 24 Ocak 1980 kararlarını izleyerek toparlanan ekonomi, 1994 yılına kadar iniÅŸli çıkışlı da olsa sürekli bir büyüme eÄŸilimi gösterdi.
1994 krizi Türkiye’nin ciddi biçimde daraldığı yıllardan birisi oldu. Kayıp yıllar olarak adlandırılan 1990’lı yılların getirdiÄŸi birikim 2001 kriziyle sonuçlandı ve Türkiye ekonomisinin GSYH’sının dörtte biri büyüklüğünde bir kayıp yaÅŸamasına neden oldu.
2001 krizinden sonra hızla toparlanan ekonomi küresel krizin getirdiği daralmayı atlattıktan sonra yeniden yükselişe geçti.
Cumhuriyetin ilan edildiÄŸi 1923 yılından bu yana 88 yıllık süre boyunca Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5 oranında büyüme gerçekleÅŸtirmiÅŸ bulunuyor. Bu oranı Türkiye’nin potansiyel büyüme oranı olarak düşünüyorum. Yani Türkiye, bu oranın altında büyüdüğünde potansiyelinin altında büyümüş, üzerinde büyüdüğünde potansiyelini zorlamış demektir. Yapısal deÄŸiÅŸim yapılmadan bu oranın üzerine ne kadar çıkılırsa büyüme potansiyeli o denli aşırı zorlamayla karşılaÅŸmış oluyor. Potansiyelin aşırı zorlandığı hallerde  eÄŸer yapısal deÄŸiÅŸim gerçekleÅŸtirilmemiÅŸse genellikle sorun çıkar. O nedenle geçmiÅŸte yüzde 7 – 8 gibi büyüme oranları bütçe açığının artmasıyla sonuçlanıyor ve sorunlar çıkarıyordu. 2000’lerde ise büyüme potansiyelinin aşırı zorlanması cari açığın yükselmesiyle sonuçlanıyor ve yine sorunlar çıkarıyor.
        Grafik: Türkiye’nin 1924 – 2010 Yılları Arasındaki Büyüme Oranları (%)