Mahkemelerimiz etkin bir biçimde işlemiyor. Bu yüzden inovasyona dayalı büyüme olmuyor.
2001 krizinin hayhuylu günlerindeydi. Tahsil edilemeyen alacakların tahsilinin, bir aracıya, yurtdışında olduğu gibi, satılması tartışılıyor. Bir bankacı dostum, “Bu sistem bizde işlemez. Bizim buralarda ancak krediyi veren onu tahsil edebilir” demişti. İlk o zaman anlamıştım, şimdi Amerikan bankalarını batıran menkul kıymetleştirmenin bizim buralarda neden zor olduğunu. Bizi bugün kurtaran biraz da adalet açığımızdır yani. Bilmem farkında mısınız? Türkiye’nin cari açığı yanında bir de adalet açığı var. Kural koymasını biliyoruz ama o kuralı uygulayamıyoruz. Neden uygulayamıyoruz? Müeyyide mi eksik? Yok, her kurala uymamanın bir müeyyidesi var. Derdimiz müeyyidenin operasyonel hale getirilememesi ile ilgili. Mahkemelerimiz etkin bir biçimde işlemiyor. Alın size Merkez Bankası veri setinden bir örnek. Son bir yılda toplam 6,2 milyon adet çek karşılıksız çıkmış. Bu çeklerin yalnızca 383 bini, yani yüzde 6’sı için mahkemeye başvurulmuş. Onlar da büyük bir olasılıkla zaten tahsil edilemeyecek alacakları muhasebeleştirebilmek için yapılmıştır. Biz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, alacağımızı mahkeme vasıtasıyla tahsil edemeyeceğimizi biliyoruz. Mahkemeden adalet beklemiyoruz. Bugün müsaadenizle adalet açığı meselesine bir takılayım.
Ben adalet açığı durdukça, memlekette inovasyona dayalı büyüme olmayacağını düşünüyorum. Yargı sistemi böyle kaldıkça, memlekette kural hakimiyetinin tesis edilemeyeceğine olan inancım tamdır. Karşılıksız çek için önce hapis cezası getirmiştik. Sonra “Canım, anlaşıp hapisten çıkabilsinler” diye bir düzenleme yaptık. Yine değişen bir şey olmadı. Şimdi işin mahkemeye gitmeden, savcılıkta kesilecek bir çekten men cezası ile kapatılmasına imkân verecek bir hazırlık yapılıyor. İşi mahkemeye götürmeden çözüyormuş gibi yapıyoruz.
Ben size şimdiden sonucu söyleyeyim: Yine değişen bir şey olmayacak. Memleketin hastanesi neyse postanesi de öyle olur. Topu mahkemeden savcıya atmak, trafiğin sıkıştığı yere bir altgeçit yapıp, tıkanıklığı bir sokak öteye taşımak gibidir. Adalet Bakanlığımızın daha yapısal tedbirler üzerinde çalışmasında fayda vardır.
Şimdi gelelim Türkiye’nin adalet açığı meselesine. Alın size beş gözlem: Birincisi, Türkiye, Dünya Bankası’nın derlediği Dünya Yönetişim Göstergeleri’ne göre kural hâkimiyeti konusunda, 2002’den 2010’a, sadece iki basamak ilerleyerek, 212 ülke arasında 89’uncu sırada yer almaktadır. İkincisi, AİHM’ye Türkiye aleyhine yapılan başvurular son birkaç yıldır her yıl iki basamaklı bir hızla büyümektedir. 2010 yılında AİHM’de açılan 140 bin adet davanın 15 bininde Türkiye davalı konumundadır. Güzide memleketimiz AİHM’de Rusya’dan sonra ikinci sıradadır.
Üçüncüsü, 1959-1998 döneminde açılan davalarda Türkiye’nin sorumlu tutulduğu hak ihlallerinin %6’sı adil yargılanma hakkı, %8’i ise yargılamanın uzunluğundan kaynaklanmıştır. Bu oranlar, 1998-2010 döneminde sırasıyla % 21’e ve % 13’e yükselmiştir. AİHM davalarında yargı sisteminin operasyonel zayıflıklarından kaynaklanan hak ihlallerinin artması dikkat çekicidir. Mesele artık karakollar kadar Adalet Bakanlığı ile de alakalıdır. Dördüncüsü, 142 ülkeden müteşekkil Küresel Rekabet Gücü Endeksi’nde, yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye, 2005 yılında 64’üncü sıradayken, şimdi 88’inci sıradadır. Yasal haklar endeksinde 93’ten 60’a yükselirken, yargı bağımsızlığı konusunda ciddi bir kötüleşme yaşanmıştır. Beşincisi, Türkiye’de toplam hapishane nüfusunun ne kadarının hükümlü değil de, suçu kesinleşmemiş tutuklu olduğunu biliyor musunuz? Oran yüzde 56’dır. Türkiye Barolar Birliği’nin raporuna göre, toplam hapishane nüfusundaki tutukluların oranı listesinde Türkiye, İtalya ile birlikte liste birincisidir. İtalya gibidir yani.
Ben boşuna demiyorum: Türkiye böyle giderse İtalya gibi olur diye. Oturur, oturur hiçbir şey yapmadan beklerseniz, İtalya gibi olursunuz. Rekabet gücünüz günbegün erir. Sonra kukumav kuşu gibi oturup, düşünürsünüz, “Ben ne yaptım?” diye. Türkiye’nin yalnızca cari değil, adalet açığı meselesi de vardır. Benden söylemesi. Adalet olmadan inovasyon olmaz.