Türkiye Neden Borçlu ve Fakir?

Bu başlığı attığımda alınanlar, karşı çıkanlar olacaktır. Türkiye’nin ne kadar zengin olduğu konusunda fikir beyan edenlere denk geleceğiz. Fakat bir an için devekuşu sendromundan çıkıp, soğukkanlılıkla düşünmemiz gerekiyor.

Bugün dünya ekonomisinde Türkiye denilince akla ne geliyor? Dünyanın en güzel para kazanılan ülkesi… Kimin için? Sayın Başbakan’ın para kesilince kızdığı faiz (çıkar) lobisi için…

Eğer bir ülkenin toplam ekonomik değerinin üçte biri oranında tüketici borcu söz konusu ise o ülke zengin değildir. Şayet bir ülkenin toplam borcu, ülke büyüklüğüne yaklaşmışsa, orada kişi başı gelir gibi başlıklardan değil, kişi başı borçlardan bahsedebilirsiniz.

Fakat bunun sağlamasını başka bir yoldan yapalım. Şimdi her okurumun Türkiye’de kendisine gore en tanınmış markasını düşünmesini rica ediyorum. Sonra da o markanın dünyadaki tanınmışlığını ve elde ettiği katma değeri muhakeme etmesini…

Birçoğu gururumuz olacak markaların yurtdışı pazarlarda ne yazık ki, marka değerinin olmadığını görüyoruz. İşte Türkiye’nin aşırı borçluluğunun nedeni kumar ekonomisi ise, fakirliğinin nedeni de bu markasız tablosudur.

Zira bir konuda marka olabilmeniz için araştırma-geliştirmeden, pazarlama faaliyetlerine kadar her konuda etkin bir rol üstlenmiş olmanız, en azından bir konuda dünyaya teknoloji satıyor olmanız gerekir. Ama yok…

Nitekim yapılan bir araştırma bu borçlu ve fakir halimizi daha dramatik şekilde gözler önüne serdi. Brande Finance’nin yedinci kez yaptığı marka araştırmasına göre Türkiye’nin en değerli 5 markasının üçü banka, biri kamu kuruluşu… Ama en değerli marka iç acıtan cinsten. Türk Telekom…

Hani şu 2005 yılının Kasım ayında, artık hiçbir işe yaramaz denilerek bu sektörden çıkıldığı söylenen, yüzde 55 hissesini Lübnan kökenli Oger Telecom’a 6,5 milyar dolara sattığımız Türk Telekom…

İlk beşteki kamu kuruluşu ise çalışan haklarını gasp eden ve mahkeme kararlarına uymayan Türk Hava Yolları… Diğerleri de bugünlerde iktidarın kavga ettiği ve yıllardır söz geçiremediği bankacılık sektöründen üç kuruluş.

Özetle en değerli markalarımızın biri yabancıya satılan, biri ILO şartlarını gasp eden, üçü de kredi kartı başta olmak üzere yan masraflarla vatandaşın canına ot tıkayan finans sektöründen.

Peki 2012 verilerinden hazırlanan listede ilk 100 markanın toplam marka değeri ne? 31 milyar 240 milyon dolar. Ekim 2012 itibariyle birkaç şirketin marka değerini paylaşırsam sanırım ne demek istediğim anlaşılacak.

Apple: 76,5 milyar dolar; Google: 57,8 milyar dolar; GE: 43,6 milyar dolar; Samsung: 32,8 milyar dolar; Toyota: 30,2 milyar dolar; UPS: 13 milyar dolar; Gucci: 9,4 milyar dolar… Daha fazla yazmaya yüreğim dayanmadı.

İşte biz bu yüzden borçlu ve fakiriz. Hepsini attım bir kenara, marka değeri en yüksek şirketimizi, iş yapmaz diye elin Lübnanlı’sına satmışız, sonra  da yerli otomobil için babayiğit arıyoruz.

Çıkın şu devekuşu sendorumundan da, şu ülkenin sahip olduğu potansiyele bilim ve akıl katkısı yapın. Elbette derdiniz güçlü, mutlu ve zengin bir Türkiye ise…

[email protected]

“Türkiye Neden Borçlu ve Fakir?” ile ilgili 1 yorum

  1. bilim üretecek odtülü gençler arkaya chp yi ve devrimcileri katmış meydanda polis taşlıyor bilimi kim üretecek onlar odtüyü kazanmış yeter gerisinin önemi yok, RTE yi devirmekle meşgul arkadaşlar, dünyanın ekonomisini yöneten bir ülkenin markalarıyla gelişmekte olan bir ülke markalarını karşılaştırmak yerinde olmuş.
    ülke atılım içinde büyüyor çinden sonra dünyada en yüksek büyümeyi sağlıyor bazı yıllar çini de geri de bırakıyor, bir şirkette agresif büyürken borcu artar ama geliride artar böyle düşünmeyi denediniz mi?

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir