Türkiye Kaç Madalya Kaçırdı?

Dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde, madalya sayısına göre yapılan sıralamada, Türkiye 17’nciliği aldı.

Önce maçın sonucunu vereyim. Kim Jong-Un, Recep Tayyip Erdoğan’ı yendi. Kuzey Kore, Londra 2012’den dördü altın, ikisi bronz tam altı madalya ile döndü. Türkiye ise ikisi altın, ikisi gümüş ve biri bronz toplam beş madalyada kaldı. Sonuç, Kuzey Kore 6-Türkiye 5 oldu. Türkiye, sıralamada 32’de kalırken, Kuzey Kore ilk 20’ye girdi. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde ise madalya sayısına göre yapılan sıralamada, Türkiye 17’nciliği aldı. İlk 20 ekonominin topladığı 652 madalyanın sadece 5’i, yani binde 8’i, Türkiye’nin oldu. Bu ülkelerin toplam milli gelirleri içinde Türkiye’nin payı ise yaklaşık yüzde 1,5. Türkiye’nin olimpiyatlardaki performansı, ekonomik büyüklüğüne bakınca, yetersiz gibi görünüyor.
Neyse lafı daha fazla uzatmadan, geleyim bugünkü derdime. Geçenlerde ”Türkiye henüz kendi potansiyelinin farkında olmayan ergen bir çocuk gibidir” demiştim. BBC’den Charlotte McDonald, oyunların başlamasından önce, olimpiyatlara katılan 200 civarında ülkenin potansiyel madalya sayısını birkaç uzmana tahmin ettirmişti. Ülkelerin potansiyelini belirlerken, beceri havuzunun genişliği ve spora ayrılabilecek kaynakların büyüklüğünü hesaba katmak için nüfus ve milli gelir düzeyleri kullanılıyor. Hesaplamalara göre, Türkiye 22 madalya alabilecekken, potansiyelinin 17 madalya altında kalmıştı. Türkiye, hedefin altında kalanlar listesinde, Hindistan, Endonezya ve Meksika’nın hemen arkasından dördüncü olmuştu. Kötü performansta dördüncü olmuştuk. Bir de kendi hedefini aşanlar vardı. Amerika, Rusya ve Çin potansiyelinin üzerinde bir performans ortaya koymuşlardı.
Her çalışma gibi BBC’de haber olan bu çalışma da eleştirilebilir tabii. Hesaplamada nüfus ve milli gelirin hesaba katılması, toplam madalyaların yaklaşık yüzde 70’ini dünyanın en büyük yedi ekonomisinin aldığını düşünürseniz, anlamlı görünüyor. Ama yine de “canım öyle değil, böyle bir varsayım daha güzel, öyle olur mu, doğrusu budur” demek de mümkün. Ama doğrusu ya, bu memleketteki yaklaşım biçimimize fevkalade uyduğu için yapılan analizi veri kabul edeceğim. Yapılan çalışma, bizim buralardaki “Büyük güzeldir” varsayımına pek uygun. Ancak ben sonucun, büyük güzeldir varsayımına uygun olmadığını düşünüyorum. Gelin bakın neden?

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir