MERKEZ Bankası, netice itibariyle hükümetin ekonomi politikasının baş uygulayıcısıdır.
Diğerleri Maliye Bakanlığı ve Hazine’dir. Şimdilerde ortada bir de “Ekonomi Bakanlığı” var; ama o aslında adı yanlış konmuş bir bebektir. Bu adıyla ömrü uzun olmayacaktır. Pekiyi hükümetin yeni ekonomi politikası neydi? Sürdürülemez hale gelen “Cari İşlemler Açığı”nı, enflasyonu azdırmadan indirmekti. Bu iki hedefi bir arada tutturulabilmek için, düşünülmüş taşınılmış ve “ekonomiyi soğutma yoluyla cari açığı kapama” yöntemi benimsenmişti. Bu bir “ne şiş yansın, ne kebap” modeliydi. Bu modele göre:
1. Milli gelir büyümesi yarıya düşürülecek,
2. Enflasyon bir iki puan artacak,
3. Cari açık yarı yarıya kapanacaktı
Böylece, benzini azalan ve havada daha fazla kalamayacak hale gelen ekonomimiz, fazlaca hasara uğramadan “yumuşak iniş” yapabilecekti. Yumuşak inişle birlikte, ithalatı azaltan, ihracatı arttıran yapısal önlemler alınacak ve uçak tekrar havalanacaktı. Yani Türk ekonomisi yıllık yüzde 7-8’lik büyüme hızına kavuşacaktı.
BANKADAKİ EYLEM PLANI PİYASALARA UYMAZ
Birden fazla amaca aynı anda hizmet eden planlar, eğer verilmesi gerek ödünler hesaplanmadan yapılmışsa, genellikle hiçbir amacı gerçekleştiremez. Çünkü her konuda olduğu gibi iktisatta da işin doğası icabı, amaçlar arasında bir öncelikler sıralaması vardır. İsterseniz “külfetine katlanmayan, nimetinden istifade edemez” diyelim. Son olarak açıklanan eylem plânını gazeteler “Türk Lirasını Güçlendirme” girişimi olarak okurlarına duyurdular. “Yüksek faiz-düşük kur”a geri dönülmüştü. Nitekim hemen faizler yükseldi, kurlar düştü. Bir daha şahit olduk ki; “Türk Parasının Değerini Koruma” zihniyeti değişmemiş.
AYNI ŞEYLER YAPILARAK FARKLI SONUCA ULAŞILMAZ
Zaten bu zihniyet yüzünden cari işlemler açığı, milli gelirin yüzde 10’una çıktı. Biz de zannettik ki; hükümet gerçekten cari açığı düşürmek istiyormuş. İstemesine istiyormuş ama TL’nin fazlaca değer kaybetmesini de istemiyormuş. Çünkü değeri düşen TL’nin enflasyonu azdırmasını istemiyormuş. Bu arada vatandaşı da enflasyona ezdirmemeye söz vermiş. Yani gelirleri enflasyona endekslemiş. Eh, o zaman da cari açık düşmez.
SIKTIKÇA GEVŞER
Ekonomi esnafı, Merkez Bankası’nın faiz düzenlemesini “para politikası sıkılaştırıldı” diye nitelendirdi. Türkiye gibi çift paralı ülkelerde, ulusal paranın faizlerini arttırmak, parayı sıkmak değil, gevşetmektir. Çünkü ulusal paranın faizi yükseldikçe ülkeye döviz cinsinden sıcak para girer. Yani ulusal ekonomideki para miktarı artar, dövizli borçlanmanın maliyeti düşer. İşte bu, tam anlamıyla gevşek para politikasıdır. Sermaye girişlerini caydırıcı önlemler alınmadan “sıkı para politikası” uygulanmak isteniyorsa, TL’nin faizini arttırmak değil indirmek gerekir. Türk ekonomisini yüksek TL faizi değil, pahalı döviz soğutur. Cari açık, ekonomiyi soğutma yoluyla düşürülmek isteniyorsa, döviz fiyatının yükselmesi şarttır.
Son Söz: Yumuşak inişi beceremeyen, sert inişe davetiye çıkarır.