Türk Diasporası

Hafta sonu Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı” hem iş ,hemde ekonomi camiasını bir araya getirirken ,Başbakan ve neredeyse tüm bakanların katıldığı Bakanlar kurulu toplantısını aratmayan bir platformda gerçekleştirilmesi Girişimcilere verilen önemin önemli bir kanıtıydı . Katılma şansı bulduğum ve önemli mesajların verildiği bu çalıştay’da temel vizyon ‘’Türk Diasporası’’nın oluşturulması gayretiydi.  Toplantıya Katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da olunca Türkiye’nin gündemine dair çarpıcı sorulara yanıt arandı.

Avrupa Birliği’nin Geleceği

DTİK’in interaktif olarak 2200 işadamı üzerinde yaptığı ankete göre girişimcilerin % 33’ü Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermekten vazgeçerken,ABD’de 2008 sonlarında başlayan 1 yıl sonra etkilerinin AB’de sadece bankacılık krizi değil siyasi ve yönetim krizine dönüştüğü,isimlerine PIIGS denilen AB’nin zayıf halkalarının yaratıldığı son 2 yılda, Türkiye’nin imajının olumlu yönde değiştiğini söyleyenlerin oranı %88 çıktı.Üstelik Türk Girişimciler ve İşadamlarının üçte biri Türkiye’nin AB üyeliğini eskiden desteklediğini, ancak son siyasi değişimlerce bu konuda çekimser ya da karşı olduklarını anketlere yansıttılar. Girişimcilerin % 12’si AB üyeliğine artık önem atfetmediğini, % 14’ü ise üyeliği desteklemediğini belirtti. Gerçi Türk diasporası temalı toplantıda ,Yurtdışında birbirlerine destek olarak sinerji yaratılıp yaratılmadığı anketine; Türk girişimcilerin %42’si “Hayır, dağınık bir görünüm sergiliyoruz desede ,birlikte sinerji yaratabildiklerine inanan işadamlarının oranı en son 2 yıl öncesindeki ankete % 23’ten %31’e yükseldi. Girişimcilerin % 53’ü ‘çok fazla dernek olduğunu, ancak bu derneklerin etkin ve koordineli olamadıkları konusunda mutabakata vardı. AB ile ilgili en içten yorum ise Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin’den geldi.Özyeğin  “AB bizi içeriye almıyor. Ben onlara diyorum ki; ‘Allah sizden razı olsun’. Çünkü, şimdiye kadar AB’ye girmiş olsaydık vay halimize olacaktı” sözleri salonda alkış topladı. Özyeğin, kurultayın Profesyoneller Oturumu’nda ; ‘Niye gidip Yunanistan’da banka almıyorsunuz?’ diye sorduklarını da söyleyerek, “Bir ülkede ekonomik durum bozuluyorsa o ülkede nasıl bir banka alabilirsiniz ki? Banka, finans kurumları, yabancı şirketler her zaman gelişen büyüyen ekonomilere giderler” dedi. Görünen  o ki; Türkiye artık ekonomisi yarattığı ekonomik güç ile bir gruba dahil olmadan kendi kuralları ile oyuna devam etmek istiyor ,zaten bölgesel güç sahibi olmak için tamda buna ihtiyaç var.

Suriye

Biliyorsunuz,Suriye tarafındaki son gelişmelerde Devlet Başka Beşşar Esad “Suriye rejimine karşı çıkan muhalif militanları ezmek için sert önlemler almayı sürdüreceklerini” söylemişti. Arap Baharı yansımaları olan Suriye’deki rejim karşıtı gösterilerde Mart ayından bu yana yaklaşık 3500 kişinin öldüğü ve bunlardan 800’ünün güvenlik güçleri olduğu gerçeğine aldırış etmeyen Mısır yönetimi’ne Türkiye den de set tepkiler gelmeye devam ediyor. Suriye Dışişleri Bakanı Velid El Muallim’in Beşşar Esed rejimine yönelik baskılara yine meydan okuyarak “gerekirse savaşacaklarını” açıklamaları ve  Arap Birliği’nin önerisi olan ; Suriye ordusunun caddelerden çekilmesini ile  siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, sivillere yönelik saldırıların durdurulmasını önerilerininde kabul görmemesi  artık Suriye’de savaş çanlarının çaldığının işareti. İşte  bu konuda Dünya İş Konseyinde Sayın Başbakan kısa ve öz konuştu  ‘’Bizim, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Bizim, Türkiye olarak, hiçbir ülkenin topraklarında, siyasetinde, idari sisteminde asla ve asla gözümüz yok. Ne bölgemizdeki, ne dünyadaki hiçbir ülkeye çıkar kaygısıyla bakmadık ve bakmıyoruz. Bizim için her yerde öncelikli olan insandır ‘’diyerek Suriye politikasını açıkladı. Ümid ederiz ki karitatüristlerin internette sosyal ağlarda ,Başbakan’ın Time Dergisine kapak olması haberine vurgu yapılarak ‘’Erdoğan’ın yolu ;Suriye’’ karikatürü gerçek olmaz.

Cari açık

DTİK toplantısında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yanıtladığı sorulardan biri idi; Ne olacak bu Cari açığın hali? Bakan Cari açığın kademeli olarak düşmeye başladığını yılın ilk aylarından beri devam eden  en yüksek seviyelerin artık geride kaldığını belirtiyor. Ama bu durum cari açığın sıfırlanması anlamına gelmiyor. Kademeli olarak düşüş eğiliminin devam edeceğini 2012 ‘de daha düşük bir cari açık seviyesi görüleceğini eklerken cari açık üzerindeki yapısal sorunları ,örneğin Enerji,petrol ,doğalgaz faktörlerini değerlendiriyoruz diye ekliyor. Bende ,yılbaşından itibaren AB kaynaklı krizi daha kolay atlatmamız için faizleri arttırmadığınıza pişmanmısınız diye sordum ; cevap; biraz siyasi .Ekonomi yönetimi bir bütündür…Pişman değiliz oluyor. 2012’de büyüme beklentisinin % 4; enflasyon beklentisinin % 5,2 ve cari açık beklentisi  % 8 iken, Bütçe Açığı/GSYH oranı % 1,5 seviyesine denk geliyor .Bu hedefin gerçekleşmesi bizi Maastrich kriterlerinin çok çok üzerine taşır k, zaten Avrupa’da bu oran ortalama %7 ler seviyesinde. Bakan’a gelen sorulardan biri de, özel sector borç oranın yüksekliği oluyor ;Cevap; borçları kadar mal varlıkları var oluyor,kontrolünü kendileri sağlasın anlıyoruz .2012 Kamu Borcu / GSYH  oranı % 37 olarak hedeflenmiş.PIIGS’lerde bu oran %100 lerin üstünde,hatta ABD’de bile. Diğer AB ülkeleri ise yine bu hedefin üzerinde borçlu..

Para ve Maliye Politikası

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diğer ülkeler için; kriz sonrası karşılıksız para bastılar, ama biz karşılıksız para basmadık. Bizden öncekiler cayır cayır karşılıksız para basıyorlardı. Çünkü biz karşılıksız para basmayı modern hırsızlık olarak tanımladık. Çünkü o alnının teriyle kazananın cebindeki parayı (enflasyon ile) sömürmekti, modern bir şekilde çalmaktı,para basmak,işin kolayına kaçmaktı. Eğer bugün paramız değer kazandıysa, böyle değer kazandı, böyle de kazanmaya devam ediyor diye ekliyor. Başbakan bu başarıyı ;Mali disiplini zedeleyecek girişimlere prim vermedik,hem Türkiye’deki hem yurt dışındaki yatırımcının Hükümete, politikalara, açıklanan programlara güven duymasını sağladık ve bu sayede dünyada çok farklı bir konuma yükseldik diyor ve “Biz yere sağlam basıyoruz. Tedbirleri almaya, kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Para politikasından, mali politikalardan asla taviz vermeyecek, özel sektörü, finans sektörünü tedirgin edecek, güveni zedeleyecek hiçbir adım atmayacağız diyor .işte Türk Ekonomisi’nin beklediği güven verici ,ayakları yere basan sağlam bir açıklama,sağlam bir misyon .

B Planı ?

ABD de başlayan Bankacılık krizinin yansıması AB’de biliyorsunuz hem bankacılık hemde siyasi bir yönetim krizine dönüşmüştü.AB’nin hızlı karar alma mekanizmasının olmaması ,Yönetişim denilen ülkelerin karar mekanizmasında yer almaması ve farklı hastalıklara aynı ilaç vermek gibi para ve maliye politikasının ortak oluşu, Çalıştayda AB’nin bulaşma riskini gündeme getirdi. Maliye Bakanı defaatle B planlarının hazır olduğuna dair açıklamasını,katıldığımız Türk-Amerikan iş Konseyinde yineledi ve hızlı kur hareketleri için ellerinde değişik silahların olduğunu ima etti .

Girişimcilik

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise cari açığın düşürülmesi için  yenilenebilir enerji ,AR-GE ve Yerli otomobil projesi ile girişimcilere yol gösterdi. Türkiye’nin ARGE’ye, inovasyona, tasarıma, markalaşmaya önem vermesi gerektiğini ve buralarda avantaj elde edebileceğini anlatan Ergün, GSMH’ın %3’ü kadar bir payı ARGE’ye ayırmak istediklerini açıkladı. Katılımcıların Yerli Otomobil önerisine ,hem içten yanmalı, hemde elektirikli model olarak destek vereceklerini hatta çalışmaların başladığını belirten açıklamaları umud verici gelişmeler oldu.

Türk Diasporası

Artık ortada br gerçek var ,uluslararası konjonktür son 10 yıldır Türkiye’nin lehine işliyor. 1950’lerde tahta bavulla işçi olarak gittiğimiz ülkelerde artık patronuz, Dünyanın en büyük firmalarının başındayız, bazen Amerika’nın en popüler doktoruyuz, bazen Brezilya’da Merkez Bankası Başkanıyız, bitmedi! Fortune 500 şirketlerinde CEO’yuz,Ünlü dünya spor takımlarının oyuncusuyuz,teknik adamıyız,Alman Genç Milli takımının yarısından çoğuyuz, Dünyanın her ülkesinde ticaret erbabıyız,Avrupa’da Bakanız. Dünyanın her yerinde sanattan spora, ekonomiden siyasete toplumun her alanındayız.DEİK verilerine göre  Diasporadaki Türk şirketlerinin cirosu, 2003’te 29 milyar euro iken, 2010’da 50 milyar euro olmuş. Gururla artık söyleyebiliyoruz ki,Türk diasporamızla imzamızı artık dünya haritasının üzerine atıbilecek güçteyiz. İşte ‘’Gurbet’’ tabirinden Diasporaya geçiste 3 temel olgudan bahsediliyor. Birincisi Batı Avrupa’da yerleşik Türk’lerin göçmenlik statüsünü bir kenara bırakıp ,yaşadıkları toplumun yerleşik bir unsuru gibi davranmaları , Yurtdışı göçmen varlığın genişleyerek ABD,Rusya,Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyaya yayılma stratejisi ve profesyonel yöneticilerden iş sahiplerine sanatçılardan sporculara kadar geniş bir kitle sahibi olmak olarak belirlendi. Toplantıda en büyük alkışı ise ‘’ Bizim sınırsız petrolümüz yok; bizim sınırsız altın rezervlerimiz yok.Bizim  petrolümüzde ,altınımızda insanımızdır, girişimcimizdir. Türkiye’nin en büyük ihracat kalemi girişimci ruhudur’’oldu

2023

İşte böyle bir platformda gerçekleştirildi DTİK zirvesi. Amaç Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yıldönümü olan 2023 ‘te Türkiye’nin hedefinin 10’lar Kulübü’ne girmek olduğu ve bu hedefe ulaşmanın tek bir yolu olduğu ortak akıl ile pekiştirildi. Hedefe gidecek bu yol, Güçlü Türk  Diaspora’sından geçiyor. Ben inandım ,siz de inanın.Yolun açık olsun Türkiye.

ÖMER DEMİR

 

 

 

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir