Dünya ekonomisinde olumsuz gelişmeler birbirini izliyor. Kredideğerlendirme kuruluşu Standart & Poor’s ABD hazinesinin de kredi notunu kırdı. Halbuki borç tavanı sorunu yeni halledilmişti. Tarihinde ilk kez oluyormuş. Arkası gelebilir.
Doğal olarak Asya ve Avrupa borsaları haftaya düşüşle başladı. Onları Amerika borsaları izledi. İMKB’nin kaybı son baktığımda yüzde 7’ye ulaşmıştı. Buna karşılık döviz piyasası sınırlı tepki verdi. Döviz sepeti 2.10 TL’yi aşmadı.
Haziran sanayi üretimi verileri dün TÜİK tarafından açıklandı. Geçen yıla kıyasla artış hızı toplam sanayide yüzde 6.7’ye, imalat sanayiinde yüzde 7.5’a geriledi. Takvim ve mevsim etkisi düzeltilmiş endeksler ise mayısa kıyasla düştü.
Dün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı NTV’de Servet Yıldırım’ın sorularını cevapladı. Maalesef izleyemedim. Yazlığa radyo ve TV sokmamanın böyle mahzurları olabiliyor.
Ayrıntılarını yarın ben de sizler gibi gazetelerden okuyacağım.
“Kurcular” kazandı
Pazar günü 4 Ağustos kararlarının ilk değerlendirmesini yaptım. Genelde desteklediğimi söyledim. Merkez Bankası yönetimini cesareti için kutladım. Teknik donanımını methettim. Sıra kararların tefsirine geldi.
Merkez Bankası ne yapmaya çalışıyor? İktisatçılardan farklı hatta zıt görüşler okuduğunuza eminim. Son kararların bir kesimi hem şaşırttığını hem de kızdırdığını sanırım izlediniz.
Kısa süre önce Türkiye’de konjonktür politikası tartışmalarını “iki tarz-ı iktisat” başlığı ile özetledim.
Tarafları “sıcak paracılar” ve “kurcular” şeklinde ikiye ayırdım. Ekonomi yönetiminin yerinin bilinmediğini söyledim.
Okuyucularım hatırlayacaktır. İlkbahardaki uzun konjonktür analizini de iktisat politikası opsiyonlarına gelince kestim. Nedenini açıklarken, hükümetin tavrını ancak seçim sonrasında görebileceğimize işaret ettim.
Sonbahara doğru belirginleşmesini bekliyordum. Küresel sorunlar takvimi öne çekti. Bence 4 Ağustos kararları ile resim netleşti. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Ekonomi yönetimi “kurcular” cephesini seçti. İşin özü budur.
Açalım. Merkez Bankası dış açıkta somutlaşan makro dengesizliğin düzelmesi için döviz kurunun rekabetçi düzeye gelmesi gerektiğini kabul ediyor. Yani TL’de değer kaybına yeşil ışık yakıyor. Değer kazandıracak yöntemlerden kesinlikle kaçınıyor.
Öte yandan mali piyasaların abartılı tepkilerini, sık sık dengeden çok uzaklara savrulabildiklerini biliyor. Dolayısı ile kur üzerinde denetimini sürdürmek istiyor. Elindeki gücü bu yönde kullanacağını ilan ediyor.
Hedefin ne olduğu çok açıktır. Kimseyi korkutmadan, çalkantıya yol açmadan yavaş yavaş TL değer kaybedecektir. “Yumuşak iniş” ifadesi tam oturuyor. “İntizamlı düzeltme” yolunda atılmış çok ciddi bir adımdır.
Mümkün mü? Başarılı olur mu? İktisatçılara çok tartışma malzemesi çıktığı kesindir.