Terörü bitirmek zorundayız.
Terör ve terörist, bir toplumun en büyük baş ağrısıdır. Akıllı ve gelişmiş ülkeler, daha terör emareleri başlamadan, teröristler örgütlenemeden, önünü kesip, terörizmi de, terörizme neden olabilecek, teröristi kanlandıracak etkenleri de ortadan kaldırırlar.
İngiltere, ABD, Fransa, Almanya ve hatta İspanya buna en güzel batı örnekleri olarak gösterilebilinir. Çünkü bunu göz ardı etmenin lüksü yoktur ve maddi manevi bedeli çok ağırdır.
İngiltere, Londra da bir patlama olması sonucu, avam kamarası hiç tereddüt etmeden polise vur emri dahil geniş yetkiler vermişti. Keza Fransa yabancı göçmenlerdeki katı tavrını tüm dünyaya karşı, umursamadan uygulamıştı. Ya ABD, hem ülke çıkarlarını hem de ikiz kulelerin intikamını, geneli Müslüman olan, milyonlarca insanın ölümünü, görmezden gelip, almaya devam etmiyor mu?
Terör, sadece terörizmle silahlı mücadele eden güvenlik güçlerini değil, sosyal yaşamdan ekonomiye kadar tüm toplumsal yaşamı allak bullak eden bir olgudur.
Terörist, toplum da konumunu güçlendirmek için, olmadık gayri yasal, gayri insani tüm yöntemleri kullanarak, korkunun toplumda yer etmesini sağlarlar. Bu korku, devlet yasal güçleri tarafından yok edilmez ya da edilemediği kanaati yaygınlaşırsa(!)  teröristin maddi tahsilatları ve ortam hakimiyeti daha öne çıkarak, terörizmin ekmeğine yağ sürmüş olur.
Terörizmin artma eğilimi gösterdiği bölgelerde, süratle yönetimin tek elden yapılması ve gereken olağan üstü yetkilerin kullanılmasına geçilememesi, geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki terörizmin çoğalmasına neden olmuştur.
Diğer yandan terörist hakim olmak istediği bölgelerde ya da mahalle, sokak hatta, belirli iş yerlerini kendi kontrolüne almak için, gizli baskılar yapar. Araba yakmak, ev kundaklamak, meydanlarda bomba patlatıp, insan kaçırrark, ortamı güvensiz gösterip, mütedeyyin insanların o bölgeden ayrılmasını ya da göç etmesini sağlar. Aynı yöntemle bölgelerde kamu görevine gelişlerinde şevkini kırmaya çalışır ki ortam mozaik bir yapıdan etnik bir yapıya ve kendisine biat etmiş insanlardan oluşsun.
Bu yöntem bizim tarihimizde çoktur ve başta balkanlarda olmak üzere, Girit, Kıbrıs ve benzeri ege adaları dahil, hep uygulana gelmiştir. Sonuçta bu benzer yöntem batılı sözde dostlarımızca, ana yapısını hiç değiştirmeden batıdan, doğuya yönlendirilmiştir.
Asıl olan bizim aynı tuzaklara neden düştüğümüzdür!
Batı bölgelerimizde ise artık, kargaşa ve toprak kazanımı yerine, ana sanayi, haberleşme, ulaşım, işletme, mal, mülk, tersane, limanlar ve borçlandırma, finans aktarımları ile hakimiyeti ele geçirme yöntemine dönüşmüştür. Terör inisiyatifi ele aldığında ise işiniz daha zorlaşır. Zira verilen yalan yanlış haberlerle siz tüm ülkeyi her an bombalı, silahlı saldırıya karşı koruma durumunda kalırsınız. Bununda sosyal yaşamı tedirgin edip, kısıtlaması yanında, maddi ve ilave bir personel yükü olur. Aynı zamanda güvenlik güçlerinin hata ve kaza yapma riskini artırır ki en önemli yanlarından biriside budur.
Terörü; siyasi iktidar, istihbarat kurumları, güvenlik güçlerinin bir arada ve elbette sivil halkın da destekleyici, ortak ve eşit seviyede katkısı, medyanın doğru bilgilendirilmesi de,  esas alınarak bir devlet politikası haline getirerek çözebilirsiniz.
Sözün özü;
Terör sosyal yaşamın ve ekonominin önünde engel olan en netameli bir meseledir. Meşru bir ülkede silahlı bir terör, nerden gelirse gelsin en kısa sürede önü alınıp bitirilmelidir. Toplumda bu çabaya var gücü ile destek olmalıdır.
Unutmayalım ki gelişmiş ülkeler teröre müsaade edecek kadar zengin değillerdir.
Terörü önemsemeyen ve tüm sosyal ve ekonomik maliyetini yüklenerek, çözümü uzatan ya da savsaklayan, başka ülkelerden medet umanlar ise, az gelişmiş ya da yabacıların tuzağına düşmüş ülkelerdir.