İktisadi krizler iyi tanımlanmış olgulardır. Değişik nedenlerden kaynaklanmış olsa da iktisadi kriz sonuçta ortaya çıkan reel kayıplarla tanımlanır. Reel kayıplar üretim azalması, istahdamda düşüş, işsizliğin artışı vb gibi olgulardır. Bir sürecin kriz olarak tanımlanabilmesi için bu tür sonuçlar üretmesi gerekir.
İktisadi krizler çeşitli nedenlere oluşabilir. En bilinen neden ekonominin temel dengelerinde sürdürülemez boyutta bozulmalar oluşmasıdır. Temel dengeler ekonominin imkanları ile kullanımları arasındaki uyum olarak tanımlanır. İmkanlarını (kaynaklarını) aşan ölçüde kaynak kullanan ekonomilerde temel dengeler bozulur. Bozulan dengelerin yeniden kurulması genellikle kriz olarak nitelenen durumları doğurur. Reel kayıplar
oluÅŸur.
Temel dengeler yerli yerinde olsa da iktisadi kriz olabilir. Bu tür krizlerin kaynağı beklentilerin yön değiştirmesidir. Örneğin ekonomide daralmayı gerektiren bir denge bozulması olmasa da, beklentilerin olumsuz yöne dönmesi, aktörlerin kaynak kullanımını frenlemesine yol açar, harcamalar ve talep düşer, üretimde daralma olur, ekonomi geriler, reel kayıplar çıkar ortaya. Sonuçta sadece beklentlerin değişmesi aynen dengesizliklerin ürettiği türde bir kriz üretir. Beklentilerin ürettiği (self fullfilling) kriz olarak tanımlanır bu süreç.
Beklenti bozulması içeriden gelebileceği gibi uluslararası planda ortaya çıkan olumsuzluklardan da kaynaklanabilir. Ekonominin temel dengeleri kurulu ve beklentiler görece olumluyken bile iktisadi kriz oluşur, reel kayıplar ortaya çıkabilir. Bir başka ülkede ortaya çıkan iktisadi kriz uluslararası ticari ve finansal bağlantılar aracılığıyla ya da beklentilerin bozulması yoluyla sağlam olan ülkeye bulaşabilir. Başka bir deyişle, bilinen nedenlerin hiç birisi yokken, ulusal ekonomide dışarıdan bulaşma yoluyla da iktisadi kriz oluşabilir.
Bulaşma konusunda iki noktaya dikkat etmek gerekir. Birincisi, ekonomide temel dengelerde sorun olması ya da beklentilerin kırılganlığı dışarıdaki bir krizin içeriye bulaşmasını kolaylaştıracağı noktasıdır. Ekonomi ne kadar sorunluysa bulaşma dinamiğine o kadar açık olacaanlamına gelir bu. Küreselleşmenin ulusal krizlerin uluslararası bulaşıcılık dozunu yükseltmiş olması dikkate alınması gereken ikinci noktadır. Küresel ilişkilerin yoğunluğuna bağlı olarak bulaşıcılıktan etkilenme dozunuzun değişeceği anlamına gelir bu.
Sonuçta, krizden kaçınabilmek için iktisat politikalarının ve beklenti yönetiminin eş anlı biçimde ve özenle yürütülmesi gerektiği söylenebilir. Bugünün dünyasında iktisadi başarının temel dengeleri koruyan, beklentilerinin bozulmasını önleyen iktisat politikaları uygulamaktan geçtiği anlaşılmaktadır.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
Son günlerde bir kez daha kriz ortamına savrulduk gibi görünüyor.En azından ortam böyle bir yöne devindi. Oluşan ortamı yukarıda sıraladığım üç neden açısınan irdelemek mümkün. Kendi adıma temel dengeler, beklentiler ve bulaşıcılık unsurlarının hepsinin bu savrulmada rol oynadığını düşünüyorum.
Türkiye ekonomisinin kaynak kullanımnın imkanlarını ciddi ölçüde aştığı, yani temel dengelerinden birisinin bozuk olduğu biliniyor. Bunun hızla büyüyen cari açık gibi bir kanıtı var. Cari açık kriz ortamının oluşumunu belki doğrudan belirlemedi. Yani bu kriz bir cari açık krizi değil. Ancak, büyük ölçekli açık ekonomiyi beklenti kırılmasına ve bulaşıcılık dinamiğine karşı savunmasız hale getirdi.
Son yıllarda yaşanan krizlerin Türkiye ekonomisinde beklentileri fevkalade duyarlı, oynak ve kırılgan hale getirdiği biliniyor. En ufak bir esinti dahi beklentilerin hızla yön değiştirmesine ve ekonomide bir kasılma yaşanmasına neden oluyor.
Salt bu nedenle dahi Türkiye ekonomisinde beklenti yönetiminin özel bir önem taşıdığı kanısındayım. Bu özel öneme karşılık beklenti yönetiminin gereken özenle yürütüldüğünü söylemek zor. Tersine, siyasilerin sorumsuz beyanlarının yanısıra politika düzenleyicilerin fazlasıyla opak tavırlarının beklentileri tersine çevirerek kriz ortamına katkıda bulunduğu söylenebilir.
Dengeleri ve beklentileri gereken özenle yürütmemiÅŸ olmamızın bizi bulaşıcılığa karşı korumasız bıraktığını düşünüyorum. Son devinimde Avrupa ve ABD’deki olumsuzluklardan bu ölçüde etkilenmiÅŸ olmamız bunu gösteriyor.
Kısacası, kriz çıkartmayacak koşullardan bir kez daha kriz üretmeyi becermiş gibi görünüyoruz.