Bir tarım ülkesi olup da, bu özelliğini imha eden ikinci bir ülke var mıdır bilemiyorum. Ama Çorlu’daki kot fabrikasının üretimi durdurma kararı, zincirleme olarak Türkiye manzarasını gözümün önüne getirdi. Kapanış hikâyesi firmanın kendi özelidir; daha genele bakalım.
Özellikle o fabrikanın açıldığı yıllarda Trakya’daki tarlaların başına gelenleri hatırlıyorum. Firmalar iyi para vermeye başlayınca, üretimden bıkan insanlar, biraz da para hırsına kapılıp, iyi fiyatla ama bir kerelik kazanca ellerinden arazilerini çıkarmaya başladılar.
Mesele o kadar rahatsız edici boyuta ulaştı ki, bu duruma karşı bilinçlendirme kampanyaları yürütüldü. Hatta bir valinin ‘ne olur tarlalarınızı satmayın’ açıklaması çok yakında, hepinizin hafızalarındadır.
Aynı şeyi Adapazarı ya da Türkiye’nin muhtelif yerleri için de söylemek mümkün. Fakat bu hassasiyet nedense bugün şekil değiştirmiş halde ve kimse umursamıyor.
Adına TOKÄ° denen, devlet kurumu olduÄŸunu zannettiÄŸimiz bir yapı, gözüne kestirdiÄŸi her yere el koyuyor. Ãœstelik hukuk tanımaz bir biçimde… Buna kentsel dönüşüm adı altında meralar, 2B’lik orman alanları, tarlalar hepsi dahil…
Sonra nedense aynı müteahhitlerle işbirliği yapılıp, oraya binalar dikiliyor; trilyonlara satışa çıkıyor, satılıyor ya da satılmıyor. Satılmazsa ihale açıp yok pahasına elden çıkarılıyor, milyonlarca dolar üstelik borçlanarak, tarlalar betona kurban ediliyor.
Tıpkı dünyanın olduÄŸu gibi Türkiye’nin de geleceÄŸi tarımda… Bugünkü tarım yapış biçimimiz elbette tartışabilir. Bununla ilgili çiftçiyi geliÅŸtirecek metotlar, kalkındıracak iÅŸ yapış biçimleri geliÅŸtirilebilir. Fakat bu tarımdan vazgeçmek gibi bir intiharın açıklaması olamaz.
Fabrikalar olsun; ama tarlaların üzerinde değil. Bakın o kadar önemli ki, firmanın özelinde aldığı bu karar karşısında 677 kişi işsiz kalacak. Tedarikçisi konumundaki yan sanayilerle ortaya çıkacak faturayı ise bilmiyoruz. Yerli ya da yabancı, bu ülkeye istihdam ve katma değer sağlayacak her firma mutlaka desteklenmelidir.
Ona yatırım yapması için gerekli olanaklar sağlanmalı, yer de gösterilmelidir. Ama bu bir başka üretim aracını yok etmek anlamına gelmemelidir.
Bu yüzden o firma ve benzer durumda olanlarla görüşülmeli, üretime devam etmesi için neler yapılabileceği konuşulmalıdır. Yoksa kanserden ölen kot işçilerini, yine merdiven altında idam ederiz.
Kurumsal ve ortada firmalar, küçük ya da büyük her zaman daha kontrol edilebilir yapılardır. Bu iÅŸin bir boyutu… Ama dikkat çekmek istediÄŸim konu baÅŸka bir gerçek. Dün tarlaları, yanlış olduÄŸunun tekrar altını çizmekle birlikte fabrikalara terk ediyorduk, bugün beton yığınlarına…
Üretmeyen, toprağa gömülen milyonlarla, üreten bir sektörü üretemez hale getirerek, tarlayı arsa etmenin utancını yaşıyoruz. Türkiye bu tablodan utanç duymalıdır. Ama daha kötüsü var.
Geleceğin en stratejik, katma değer sağlayacak ve belki de bu nedenle savaşlara neden olacak sahasını terk ediyoruz. Evet! Türkiye bugün utanmalıdır. Ama kesin bir gerçek var ki, bugünkü utancının, yarınki pişmanlığının yanında esamesi bile okunmayacaktır.