Tanrım tüketiciden yana!
İster insanın ister inanmayın, tüketici şu son elektrik, doğal gaz ve akaryakıt zamlarından sonra tam bir garip kuşa dönmüştü ki ‘’ garip kuşun yuvasını Allah yapar’’ deyimini doğrular gibi, nerede ise Kasım ayının ortasına da gelmemize rağmen hala mevsim adeta yaz aylarını andırır şekilde devam ediyor. Oysa geçen yıl, Ekim ayı başından beri kaloriferler yakılmaya başlamıştı bile.
Elbette yüce tanrım, tek başına kalmış, gelen geçenin ensesine vurup, lokmasını aldığı tüketicinin tek çıkar yolu olan, ‘’az tüketiminde azına’’ tahammül edebilmesi için, mevsimleri böyle güzel geçiriyor olmalı. Aslında bu güzellik, her bütçe dengesizliğinde, eline hesap makinesini alıp, tüketici sayısını, tüketim oranı ile çarpıp bunu da bütçe açığına bölerek tüketicinin sırtına yükleme maliye anlayışının pek işine gelmedi. Öyle ya! Bir taraf dualarının kabul olduğu için sevinirken diğer taraf tahsilat yanında ki kesat durumdan kara, kara düşünür oldu…
Biz gene de bu süreç ve tüketicinin perişan hali ne kadar Allahın takdirine kaldı desek de en nihayetinde Uludağ’a ilk kar düştü ve medya da anında yer aldı. E.. ne diyelim bu habere de, kış sporlarını büyük bir sabırsızlıkla bekleyenler sevindi(!)
Elbette her mevsimin, yazın Bodrum da yelken açmak, deniz ve güneş, kışın ise Uludağ, Erzurum, Ilgaz, Kartepe ve Kartalkaya’da şömine başında elleri ovuşturmak, kar ve kaymak diye kendine özgü güzellikleri, bir yaşam tarzı var kuşkusuz..
Sakın yanlış anlamayalım, bu benim söylediklerim, aslında on bin doların üstüne çıkmış milli gelire sahip yurttaşlarımızın, gelirleri ile müsemma(adlandırılmış) olduğu için, kimsenin bu güzelliklere imrenmeyeceğini ve isteyen her sade vatandaşın, bu milli gelirle, her ikisi olmasa da, yılda birinden birini yaşayabileceğini bildiğimdendir!
Aslında yelken açmak, jet ski falan bizim garip tüketicinin pek bildiği eğlence ve spor tarzı olmasa gerek. Bizimkilerin en iyi bildiği şey kaymak ve kaydırak da kaymak, bu konuda uzmanlar ve dünya klasmanında bir yarışma yapılsa tüketicimiz tüm madalyaları toplar. Bu yeteneği nerden geliyor derseniz? Raflarda ki fiyatların vevergilerin kaşla göz arasında, anında kaydırılmasından..
Şimdi bir kesim, havalar soğusa da hem biraz karın tadını alsak ya da  elektrik, akaryakıt, doğal gaz tüketimleri artıp bütçenin açıkları kapansa derken, diğer taraf ise battaniye olmadı yorgan, dahası her ikisini de sırtına çekip, tüketmemekte direniyor.
Sonuç ne olacak derseniz? Şu anda zengini, fakiri her şeyden bihaber ama Aralık faturaları geldiğinde, dananın kuyruğu önce dar gelirlilerde, bir ay sonrası, Ocak ayı ödemelerinde ise sanayiciler için kopacak ve elbette bu kopuşla da, aralık ve ocak enflasyon oranları nasibini alacak. Eskiler derdi ki palamudun bol olduğu dönemlerde ya savaş çıkar ya da çok kuvvetli kış olacak, ben Suriye savaşının hiçbir zaman olmayacağını söyler dururum. Yanlış anlaşılmasın, bu asker gücümüzle ilgilide değildir. Zira kim ne derse desin, askeri gücümüz hala bölgemizde en iyi olanıdır, ancak Suriye ile bir silahlı çatışmaya girdiğimizde, Rusya BM kurucu üye olarak çok büyük bir diplomatik baskı uygular, İran ise elinde ki bütün olanaklarla, güneydoğu bölgesini karıştırır. İşte böyle bir ortamda biz askeri gücümüzle bu badirelerle başa çıksak bile, ekonomik yapımızı ayakta tutamayız. Yabancı sıcak paranın ufak bir hareketi bu yapıyı allak bullak edecek güçtedir. Zaten bunca gerekçe oluşmasına ve hazırlık yapılmasına karşın, top atışına top atışı ile cevaptan öne geçebiliyor muyuz?
Madem savaş olmayacak ve balık akınları da devam ettiğine göre, demek ki kış çok kuvvetli geçecek. İşte o zaman başta tüketiciler olmak üzere ‘’yandı gülüm keten helva’’  canım artık bundan sonra ne kaldı ki bahara diyenlere de, gene şimdiki gençlerin bilmediği ve Mart ayında vergi ödendiği dönemlerde ki iki deyimi hatırlatalım;
Vergi verenler için ‘’Mart ayı dert ayı’’ ve yaz geldiğini sananlar içinde ‘’Mart kapıya baktırır kazma kürek sapı yaktırır’’ derlerdi
Sözün özü, zor günler geldi kapımıza dayandı