Taner Berksoy’un bugünkü yazısı
Dünya gittikçe daha ilginç bir yer haline geliyor. Şu son sıralarda ortaya çıkan gelişmelere bakın. Yıllardır adeta dayatılarak bütün toplumların neredeyse toplumsal dokusuna işlenmiş olan küreselleşme, bugünlerde en babayiğit taraftarının dahi hışmına uğruyor. Küreselleşmeye dönük eleştirilerin gittikçe yaygınlaşıyor ve daha yüksek sesle dillendiriliyor olması bir yandan da “peki bunun yerine ne gelecek” sorusunu uyandırıyor. Son dönemdeki siyasi gelişmelere bakılacak olursa küreselleşmenin yerine adaylığını koymuş olan yeni siyaset popülizm. Başlarda popülist siyasetin önde gelen adayları Avrupa’dan geliyordu. Trump Başkan olduktan sonra ABD daha güçlü ve hevesli bir aday olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor.
Trump seçim sürecini “daha güçlü bir Amerika” söylemiyle yürütmeye başlayınca işin rengi zaten belli olmuştu. Seçildikten sonra Başkan iki farklı yönde girişimler yapmaya başladı. Bir yandan daha çok zenginlerin kazançlarını arttıracak olan bir vergi indirimi uygulamasını başlattı. Bir yandan da ABD’nin haklarını ve çıkarlarını koruma söylemi altında uluslararası rakipler olarak tanımladığı ülkelere karşı bir tehdit ve korkutma atağını başlattı. Daha doğrusu böyle görünen, böyle takdim edilen bir müdahale hevesini ortalığa döktü.