Taner Berksoy’un bugünkü yazısı
Sıkışık bir dönemden geçiyoruz. Seçim öncesinde bu tür sıkışıklıklar olağandır. Bu defa biraz daha vurgulu biçimde sıkışık olmamızın nedeni birçok gelişmenin bir araya gelmesi. Örneğin doların değer kazanması bunlardan birisi. Dolar endeksi yılın başından sonra inişli çıkışlı ve oldukça nazlı bir yükselme eğilimine girmişti. Nisanın ilk haftasından bu yana sert bir eğimle yükseliyor. Malum, bu doların öteki paralara karşı değer kazandığı anlamına geliyor.
ABD parası kendi ayarı ülke paralarına karşı da değerleniyor ama esas değerlenme gelişmekte olan ülke paralarına karşı gerçekleşiyor. Biz bu ikinci gruptayız. Ama, Türk Lirasının dolara karşı değer kaybetmesi kendi ayarı ülke paralarındaki değer kaybının üstünde. Üstelik bu kayıp oldukça da ısrarlı. Merkez Bankası’nın son gecikmeli kararına kadar liranın dolar karşısındaki değer kaybı yüksek sayılabilecek düzeylere çıktı. Dolar deyip durduğuma bakmayın. Bu bir tür ağız alışkanlığı. Yoksa, Türk Lirası örneğin euroya karşı da değer kaybediyor. Bunlar gelişmiş ülke paralarının lira üzerinde baskı kurduğuna işaret ediyor. Ancak, liradaki değer kaybının bu paraların değerlenme marjının üstünde seyrediyor olması, bize has risk algısının da devrede olduğunu gösteriyor.