Taner Berksoy’un bugünkü yazısı
Yılın sonuna geldik sayılır. Sayılı günler çabuk geçer. Göz açıp kapatmadan kendimizi yeni yılda bulacağız. Yılın bu günlerinde gözlemciler ve yorumcular bir yandan geçmiş yılın muhasebesini yaparlar, bir yandan da gelmekte olan yıla ilişkin tahmin ve değerlendirmeler sunarlar. Bu tür sunumları iki perspektifte yapmak mümkün diye düşünüyorum. Bunlardan birisi gelen yılı dar bir çerçevede ve sadece kendi zaman dilimi içinde değerlendirip, bulguları sonraki yıla uzatmaktır. İkinci perspektif ise değerlendirmelerinizi geriye doğru uzatılmış görece daha uzun bir zaman dilimini çerçevesinde kurgulayıp, giden ve gelen yılları bu bağlamda çözümlemektir.
Yılsonu değerlendirmesi çalışmaları genellikle birinci perspektif doğrultusunda yapılır. Bu yaklaşım hem hafızalarda canlı olan bir alanda at oynatma hem de daha fazla güncel enformasyon aktarma olanağı vermesi açısında daha caziptir. İkinci perspektif ise zaman boyutunun ve oyun alanının genişletilmesi, yakın geçmişin bugünkü gelişmeler üzerindeki gölgesinin de irdelemeye katılması ile yürütülen daha oylumlu bir değerlendirme çabasına imkan verir. Kendi adıma her iki yaklaşıma da kısaca yer veren bir yorum deneyeceğim. Önce giden-gelen yıllara ilişkin birinci perspektif doğrultusunda kısa bir yorum yapacağım. Bir sonraki yazıda da zaman boyutunu uzatıp perspektifi biraz daha genişletsek kısa dönemli değerlendirmenim ötesinde nasıl bir tablo görürdük sorusuna yanıt arayacağım.