Taner Berksoy’un bugünkü yazısı
Davos toplantısı başladı ve bitti. Finali ABD Başkanı Donald Trump yaptı. Trump bir yılı aşkın süredir ABD Başkanı. Bu süre içinde çoğu gerginlik yaratan konuşmalar yapması, tepki toplayan işler başlatmasıyla sivrildi. Bir yanıyla fena halde popülist eylem ve söylemlerin peşinde olduğuna dair bir izlenim yarattı. Bir yandan da müthiş bir sınıf bilincine ve ırkçılığa kadar giden bir varlık duygusuna sahip olduğunu gösteren girişimlere öncülük etti. Başkan Trump bazılarının düşündüğü gibi bu makama tesadüfen gelmiş, yeterliliği kuşkulu birisi değil. En azından ben böyle düşünüyorum. Ana hatlarıyla da olsa kafasında yapmak istediklerine ya da yapılmasını gerekli gördüğü düzenleme ve yönlenmelere dönük bir çerçeve ve bazı hedefler olduğunu söylemek mümkün. Başkanlığının temel misyonunun kapitalistlerin kazançlarına dönük çalışma olduğuna dair bir inanç taşıyor gibi. Başkanın söylem ve eylemlerine bu gözle bakınca genellikle bu misyon doğrultusunda çalıştığını ve son bir yıl içinde mesafe de aldığını görmek mümkün.
Malum Trump’ın iki temel tercihi ya da söylemi var. Birisi ABD’yi yeniden dünya birincisi yapmak. İkincisi de bu amaçla ABD ekonomisini adeta bir koruma kalkanı altına almak. Koruma kalkanı oluşturmanın temel aracı ekonomiye müdahaledir. Piyasa ekonomilerinde müdahale ya doğrudan miktarlara yapılır ya da fiyatlara. Bugünün dünyasında daha yoğun olarak kullanılan müdahale aracı fiyatlara müdahale etmektir. Fiyatlara arz talep dengesini değiştiren işlemlerle müdahale edilebileceği gibi vergi ve sübvansiyon gibi araçlar da müdahale amacıyla kullanılabilir.