Sır Kapısı

‘Sır kapısı’ tanımlaması size çok mistik bir anlam ifade edebilir. Fakat biliyor musunuz, devlet kapısı artık sır kapısı haline dönüştürülmek isteniyor. Kimin sırrını, kimden saklıyorlar bilinmez ama ortada bir çelişki yok mu?

Madem şeffaflıktan, demokrasiden, birey haklarından, hesap verilebilme ilkelerinden söz ediliyor bu sırra kadem basma eğiliminin nedeni ne olabilir? Tekrar gündeme alınan Devlet Sırrı Kanun Tasarısı’ndan bahsediyorum.

2003 senesinde Meclis’ten geçen Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, 2004 yılında uygulamaya konuldu. Belki vatandaş arasında aktif bir biçimde kullanılmıyor ama tüketici dernekleri başta olmak üzere, bu yasaya dayanarak birçok konuda sorgulama yapmak, gerçeği öğrenmek mümkün. Elbette cevap verildiği sürece…

Şimdi bu tasarıyla kapsam o kadar genişletiliyor ki, artık biraz zorlamayla her konuyu bu sır kapsamına almak mümkün. Üstelik bir de başına bekçi koyuyorlar. Başbakanlık Müsteşarlığı’na bağlı olarak Devlet Sırrı Kurulu oluşturuluyor.

Diyelim ki mahkeme devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belge talep etti. Kurul, gerekçesini belirterek verilmemesini karara bağlayabiliyor. Gerekçe ise Türkiye’de bulmak o kadar kolay ki… Hele tek başınıza iktidarsanız…

Elbette bazı konular ülkenin menfaatleri açısından sır niteliği taşıyabilir. Fakat buna karar verecek olan bağımsız bir yapı olmalıdır. Mesela parti liderlerinin kontrolü altına girmemiş bir meclis…

Lakin siz konuyu üç beş kişiden oluşan bir kurula havale eder, bunu da Başbakanlık Müsteşarlığı’na bağlarsanız, yürütmenin denetimi açısından ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Mesela 1 Mart 2003 Tezkeresi… Dünya ve Türkiye tarihi açısından kapalı oturum tutanaklarıyla ilgili reddiyle devrim yaratan bir karardan bahsediyoruz. Bu karar alınırken neler konuşulmuştur ve neler söylenmiştir ki, 10 yıllık devlet sırrı kapsamına alınmıştır?

2013 senesinde süresi dolacak olan bir karardan söz ediyoruz. Sürenin dolmasının ardından Cumhurbaşkanı’nın talep etmemesi halinde, bunun detayları kamuoyuyla paylaşılacak. O zaman biz de herkesin gerçek yüzünü görme imkânına kavuşacağız. Sadece bu nedenle bile 2013’te kimin Cumhurbaşkanı olduğu bazıları için büyük önem taşıyor.

Peki diyelim ki, süre uzatılmadı ve sır niteliği kalktı. Kurul bunun devamına ilişkin fiiliyatta bulunursa ne olacak? Sakın bu yapılanmanın arkasındaki gerçek neden bu olmasın? O kadar uzağa gitmeyin, tezkereye oranla daha gündelik işlere bakalım.

Mesela deprem vergilerinin ne olduğu 2003’teki Bilgi Edinme Kanunu sayesinde Maliye Bakanlığı’na soruldu. Kurul bunu da devlet sırrı olarak nitelendirirse ne olacak? Çünkü tasarı kapsamı keyfi uygulamaya açık hale getiriyor.

Hadi bir örnek daha… Deniz Feneri soruşturması… Hani soruşturmayı yürüten savcıların görevden alındığı, suçlamaya muhatap kişilerin salıverildiği konu… Almanya’daki mahkemenin ‘Bu iş Türkiye’deki yöneticilere uzuyor’ deyip, pası bize attığı dosya… Bu da devlet sırrı kapsamında görülür ve mahkemeye bilgi verilmezse…

Lafın özü şu: Başbakanlık’a bağlı böyle bir kuruma neden ihtiyaç duyuluyor? Zaten halkın iradesinin yansıdığı Meclis, bu konulara karar verebilecek ehliyete sahip. Neden bu ehliyet, mahkeme taleplerinde birilerinin inisiyatifine bırakılıyor? Ey vekiller yanıt verin: Asilden neyi saklama peşindesiniz? Hiç olmazsa onu söyleyin, bilelim.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir