Öyle bir şike rezaleti yaşıyoruz ki, insanın inanası gelmiyor. Büyük bir kokuşmuşluk içerisinde olayların gelişimini seyrediyor, bizim gibi temiz bir toplumda bunların nasıl olabileceğini hayretle karşılıyoruz. Mesela çoğu insan kamuda bunun en bariz örneklerini yaşıyor. Trafikten belediyeye sümen altına bir şey sıkıştırmadan iş yaptırmak güç. Sorarsanız dosya parası… Kanıtla diyenin ise aklına şaşarım. Literatüre geçmiş cümle bile var: “Rüşvetin belgesi mi olur…”
Burada verdiğiniz parayla şike yapıyorsunuz, zira birilerinin önüne geçmek, halledilmeyecek bir işin hallini sağlamak gibi bir durum ortaya çıkıyor. Şikenin hayatımıza girdiği bir başka alan ise kamu ihaleleri… Bırakın el altında pay vermeyi, zaten mevcut Kamu İhale Kanunu başlı başına bir şike ortamı hazırlıyor. Davetiye usulü verilen ihaleler, ihale sonunda bitirilmediği için, müteahhitlerin ifadesiyle bürokratların üzerinde kurulan baskıyla el değiştirilen işler şike değil mi?
Polis Koleji sınavları, KPSS, üniversite sınavları, denklik sınavları ne oldu? Her birinde kopya rezaletleri yaşanmadı mı? Hoş iktidara bakarsanız mesela üniversite sınavında kopya yok, şifre var. Tabi yersen… Lütfen biri söylesin, bundan güzel şike mi olur?
Peki tüm bu rezaleti dönemine imza atarak taçlandıran Ali Demir ne yapıyor? En güzel şekliyle koltuğunda oturmaya devam ediyor. İnsanlar ÖSYM Başkanı görevinden alınır mı diye beklerken, intihal (çalıntı) yapan bir isim, yani öğretim üyeliği hukuken mümkün olmayan bir kişi olan Ömer Dinçer Milli Eğitim Bakanı oldu. Varın gerisini siz düşünün.
Şimdi kopya çekerek sınavlarda şike yapan çocuklara öğretmeni sorduğunda ne söylenecek? ‘Ama bakan da yapmış’… Türkiye’de her alanda bir şike rezaleti yaşanıyor. Hiç kimse yazılım nedeniyle yapılan seçimlerin sonuçlarına bile güvenmiyor. Döviz kurları, ödemelere göre ayarlanıyor. Sorarsanız serbest kur… Hadi oradan bal gibi şike yapılıyor. Ekonomiye yönelik tüm rakamlarla oynanıyor. Enflasyondan işsizliğe her şey sokağa inat çıkması gerektiği oranda açıklanıyor. Peki tüm bunlar şike değil mi?
Dünyanın en ahlâksız vergilendirmesini yaşıyoruz. Kazanç üzerinden gelir elde edemeyen devlet, gelir düzeyine bakmadan ve de çaktırmadan dolaylı vergilerle insanların cebini hortumluyor. Bundan âlâ şike mi olur? Türkiye’nin gerçekleri gün gibi ortadayken, medya üzerinden farklı bir Türkiye tablosu sunmak şike değil mi? Türban meselesinde, YÖK Başkanı bizzat hukukun arkasından dolanmaktan bahsetmedi mi? Peki buna şike demeyeceğiz de, ne diyeceğiz?
İnsanlar delil gösterilemediği halde, ‘belki bir suçu çıkar’ diye içeride tutuluyorsa, ülkedeki hapishanelerde bulunanların yarısı hükümlü değil, tutuklu ise, bu en doğal insan hakkı olan özgürlük karşısında şike yapmak değil midir? Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun her haziran toplantısına gidip ‘Vallahi bu sene gereken değişiklikleri yapacağız’ deyip, sonra gelip burada aynı kafayla devam edip, çalışanlara hakkını vermemek şikeye girmez mi?
Unutmadan bugünlerde bir de futboldaki şike iddiaları gündeme düştü. Şimdi herkes oturup, kalkıp bunu tartışıyor. Ben de gerçekten büyük bir şaşkınlık içindeyim. Nasıl olur da bizim gibi temiz bir toplumda söyle şeyler olabilir? Bir de utanmadan şaşırıyoruz ya, en çok da ona gülüyorum.