Bir aksilik olmadıkça ve hava koşulları izin verdiği sürece her Çarşamba Sarıyer pazarına giderim. Bir yandan taze sebze, meyve, peynir, zeytin, hatta bazen giyecek bir şeyler alırım, bir yandan da fiyatları, alıcıların tepkilerini, satıcıların karşı tepkilerini incelerim. Esnafla konuşurum, işlerinin gidiş hakkında bilgi alırım. Onlar bana altının veya doların ne olacağını sorarlar ben de onlara maliyetlerinde bir artış olup olmadığını, eğer değişmişse fiyatların geçen haftaya göre neden değiştiğini sorarım. Hem mal hem de bilgi alış verişi yaparım. Kafamdaki teorik yapıda bunları yerlerine oturturum. Ekonominin temeli olan arz ve talep ilişkisini zihnimde her bir ürün için şekillendiririm. Birçok tanıdığımla pazarda karşılaşırım, beni tanıyanlarla sohbet ederim. Bu açıdan bakınca pazar alış verişin yanında bir çeşit açık hava sohbet alanı oluşturur.
Geçen Çarşamba pazar esnafı “pazarlar kaldırılıyormuş biliyor musunuz?” diye sordu. Duymuştum ama pek de ihtimal vermiyordum aslında. Tezgâh başındaki müşteriler de aynı şeyi söylediler. Oradakilerin ortak kanısı pazarların kaldırılmasının doğru olmayacağı idi. Sarıyer pazarı açısından kesinlikle haklıydılar. Çünkü bu pazar evlerin, apartmanların bulunduğu sokak arasında değil alternatif bir cadde üzerinde kuruluyor. Çevresinde pek yerleşim yok. O nedenle kimseye zarar vermiyor. Sarıyer pazarının bu caddeye taşınmadan önce kurulduğu yer ana caddeye paralel sokaktı. Eminim o sokakta oturanlar her Çarşamba cehennem azabı çekiyordu. Evlerinin kapılarına kadar dayanan tezgâhlar, bağırış, çağırışlar, mal getiren kamyonlar, park yeri sorunları, koku vb gibi saymakla bitmeyecek sıkıntıyla karşılaşıyorlardı. Yeni yerde böyle bir sorun bulunmuyor.
Her Çarşamba Sarıyer’de pazar kurulacağı için bütün marketler sebze ve meyve fiyatlarını pazar fiyatlarına denk gelecek düzeye indiriyor, bunu da vitrinlerine yazıyorlar. Yani pazarın bir anlamda fiyatları düzenleyici bir rol üstlendiğini söyleyebilirim. Bu durum her yerde Sarıyer’de olduğu gibi midir bilmiyorum ama benzer etki yarattığını tahmin ediyorum.
Pazar esnafını topluca vergi kaçakçısı ilan etmek yanlıştır. Onlar belediyeye çeşitli resimler dışında Maliye’ye de götürü usulle vergilerini ödüyorlar. Bu vergiler, dükkân sahiplerinin ödediğine göre düşük olabilir. Bunda şaşacak bir şey yok. Çünkü pazarcı esnafının çalışması sermayeden çok emeğe dayanıyor. Bütün o malları pazara getirmek, tezgâha yerleştirmek, karda, kışta, yağmurda, çamurda akşama kadar başında durmak sermayeden çok emek ağırlıklı bir iş. Gelir vergisinde emek sahipleri yani ücretlilerin özel indirimden yararlanmasına benzer bir durum dolaylı yoldan bu esnaf için de geçerli oluyor.
Belediyeler, pazar esnafından tezgâh başına semtten semte değişen kiralama bedeli alıyor. Bu tezgâhları satın almak da mümkün. Yani belediyelerin pazardan elde ettiği bir gelir var. Ama bunun karşılığında pazarı düzenleme faaliyetini tam olarak yapamıyorlar. Pazarlarda dolaşan zabıtalar daha çok tezgâhların durumuna ve etiketlere bakıyorlar. Semt pazarları New York’ta, Londra’da, Paris’te de var. Hem de sokak aralarında. Son derecede düzenli ve temiz. Çünkü belediyeler işi ciddi tutuyor, temizliğe önem veriyor.
Düzenlediğim ankete katılanların üçte ikisi pazarların yeniden düzenlenerek ya kapalı alanlara alınmasını ya da boş açık alanlara taşınması seçeneğini işaretledi. Ben de semt pazarlarının düzenlenerek devam etmesinden yanayım. Ama benim tercihim kapalı alanlar değil. Sokak aralarındaki pazarların, varsa o semtte bu iş için ayrılacak boş alanlara taşınması ilk seçenek olarak düşünülmeli. Çünkü kapalı alan demek daha az sosyal ilişki, daha yüksek kira ve dolayısıyla fiyat artışı demek.
15 yıldır borsanın içindeyim. Özellikle Cnbce ve onun bayrağını sallayan ekonomi yorumcuları. Bu ülkenin küçük yatırımcısına ne kazandırdınız. Merak ediyorum. Özellikle Türk yatırımcısının hali belli. Bizim ekonomi kanalları ve kendilerini ekonomist sananlar ne zaman felaket telalığı yapmaya başlasa yabancılar geliyor malını alıyor endeksi yukarı çekiyor, tabi bu arada bizimkilerde malını dibten satıyor. bizim ekonomi kanalları ve ekonomistlerimiz her şey çok güzel v.s. ağızlarında klasik birkaç ekonomi terimiyle yine bizim küçük yatırımcısını yabancıların kucağına veriyorlar… Dipten zararına malını satın bizim halkımız sattığı malı çok yukarıdan alıyor. Hayattda her şey para değil…Ben işletme mezunu bir kişiyim…10 gündür CNBC ye en az 10 kere e-mail attım, yazıklar olsun yabancılar mal çıkıyor siz hala vitrine ve reatinge oynamaya bu arada CNBC-ER bağlı olduğu Garanti bankasına hizmet etmeye devam ediyorsunuz dedim.Türk yatırımcısı bakın yine duman olacak şu boğa piyasasından faydalanmadı, faydalanamadığı gibi yukarıdan mal alacak diye bu ve buna benzer yazılar yazdım.Ancak arada Cnbce seyrediyorum, inanın sinirden mideme ağrılar giriyor…..Daha çok yazılacak şey var ancak….Gerek duymuyorum. Sadece yazık diyorummmmmmmm…Beni esas üzen ne biliyormusunuz, bu ülkede doğan ve bu ülkede okuyup ekmek yiyen ekonomistlerimizin küçük yatırımcıya en büyük kötülüğü yapmalarıdır………Hoşçakalın…..