Tam anlamıyla çöl ortasında kutup ayısıyla istemsiz flört yaşayan kısmetsiz hacı haftasını başarıyla geride bıraktım. Salı sabahı biletim var, iş seyahati için yurtdışına gideceğim. Pazartesi akşamı kasıklarımda bir ağrı, Ankara anketlerini gören AKP gibi kıvranmaya başladım. Acile gittik, iki kasıkta da fıtıklar yırtık. Halbuki ben çok dikkatli spor yaparım. 100 kilodan fazla squat yapmam, 3’den fazla kadınla tek seferde yatmam. Belki de yaşlanıyorum.
Neyse, Çarşamba ameliyat, 3 saat sürdü, 5 saat sonra da güvenlik elemanları nezaretinde taburculuk süreci, çünkü Türkiye’de hastanelerin çok katı ve bence insan haklarına aykırı bir sigara yasağı politikası var. Bangladeş’li doktorumdan aldığım “doğuştan nikotin eksikliği” sağlık raporunu ciddiye almadılar. Artık popomdan (2 protez) omuzuma kadar (titanyum boru), her yerimi tamir ettirdim. Bir tek beyin kaldı, haftaya da ufak bir lobotomi geçireceğim, ondan sonra rahatlıkla ekonomide yeşil filizleri göreceğimi söyledi doktorum.
Bu şanssız hafta yüzünden yazacak çok şey birikti, mesela şu “ekonomi yılın ikinci yarısında toparlanır” konsensusunu asla anlayamadım. Nasıl olacak bu? Uzaylılar bize borç mu verecek. Ya da S-400’leri alıcaz da, ABD bize yaptırım uygulamayacak? Hatta, inatla mevduat faizini enflasyonun altına çekeceğiz, ama vatandaş dövize kaçmayacak?
Bu ülkeye muz cumhuriyeti diyenlere çok içerliyorum, çünkü herkes bilir, bizim iklimde muz yetişmez. Çadır devleti de değiliz, çünkü AKP müteahhitleri hepsini yıkıp rezidans yaptı ve battı. Peki neyiz biz kardeşim? Anayasa ve hukuk kurallarına bağlı bir sosyal demokrasi olmadığımız kesin. Hah buldum, biz bir Çiftlik Devletiyiz. Burası Ali Baba’nın çiftliği. Biz de 80 milyon düvel. İsterse sağar, isterse keser. Çok yüksek sesle möööölersek, ağıla kapatırlar.