Sahte Kabadayı

Rahmetli Kemal Sunal’ın ‘Sahte Kabadayı’ isimli filminde bir hesaplaşma sahnesi vardır. Der ki “bana satmak için 30 kutu pişmaniye vermiştin? Kutusu 10 TL’den ne yapar?” Karşıdaki yanıtlar: “300 TL”…

Kemal Sunal itiraz eder. “Benim hesabına göre 30 TL yapar. Al şu 30TL’yi diyeceğim ama alamazsın o da benim yevmiyem. Böylece hesabı gördük. Şimdi bana kaç kutu daha satayım diye pişmaniye vereceksin?” Sonuç sahte kabadayı dayak yer.

İşte Türkiye’deki iktidarın hesabı da böyle. Sokak işsizlikten kırılıyor, ama işsizlik düşüyor. Cari açık artıyor, ama ihracattaki tartışmalı yükselme ile övünülüyor. İnsanlar gırtlaklarına kadar borca batırılmış, ama milli gelirdeki artıştan bahsediliyor.

Demokrasi namına bir şey yok. İnsanlar tutuklanıyor, sahte deliller üretiliyor, hak arayan gençler sokak ortasında öldürülüyor; ama Başbakan çıkıp Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne ithafen OECD Eğitim Bakanları gayri resmi toplantısında şunu söylüyor:

“Bir ülkede demokrasi işlemiyorsa, insan haklarına riayet edilmiyorsa, temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmamışsa o ülkenin gelişmişliğinden bahsetmek mümkün değildir.”

Yetinmiyor devam ediyor: “Ekonomik zenginlik, doğal kaynaklar, stratejik konum gibi Allah vergisi sebeplerle elde edilebilir, doğru kullanılırsa da maddi refahın ancak kaynağı olabilir.”

Yanlış duymadınız. Bunları ülkede ne var ne yok satan, hakim olduğumuz bor gibi madenleri bile satmak fikrinde sakınca görmeyen, sırtını sıcak para ile kumar ekonomisine dayayan bir iktidarın başı söylüyor.

Hadi bu sahte kabadayı haline getirilen Türkiye adına bir örnek daha verelim. “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Tarımsal Politikalar: İzleme ve Değerlendirme 2013 raporu yayınlandı. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde Türk tarımının dünyanın 7. büyük ekonomisi olduğu bir kez daha vurgulandı.” Şimdi diyeceksiniz ki ne güzel. Zaten bakanlıktan yapılan açıklama da bu yönde.

Fakat bu büyük ekonominin kime çalıştığı sorusunun yanıtını eksik bırakmışlar. Onu da ben tamamlayayım; hem de uluslararası bir raporla…

“Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, Türkiye fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu olmak üzere yedi ürünün üretiminde dünya sıralamasında başı çekiyor.

Ancak son yıllarda uygulanan tarım politikaları nedeniyle Türkiye Çin’den fasulye, kayısı ve kuru sarımsak, İtalya’dan ıspanak, ABD’den fındık, Güney Afrika’dan satsuma mandalini, Şili’den sofralık üzüm, İran’dan karpuz, İtalya ve Şili’den elma, Kosta Rika’dan kavun, İtalya’dan kuru üzüm, İran’dan kuru kayısı ile lahana ve İspanya’dan marul ithal etmek zorunda kalıyor.

Girdi maliyetlerinin yüzde 7,8 arttığı ülkede, hayvancılıktan pamuğa, hububattan sebzeye kara bir tablo oluştu.”

Başka söze gerek var mı? Milli yemeğimiz kuru fasulye bile ithal… Türkiye Ziraatçiler Derneği’nin araştırma servisinin hazırladığı rapora göre 2012 Kasım ayı itibariyle çiftçinin elektrik dağıtım şirketlerine borcu 2,1 milyar TL, faiz tutarı 1,8 milyar TL’ye vardı. Çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu 22 milyar 300 milyon liraya yükseldi.

Çiftçinin bankalara kredi borcu 2011 yıl sonu itibarıyla 32 milyar TL oldu. DPT’nin araştırmasına göre 2015’te Türkiye’de 170 bin ton civarında et açığı oluşacak. Hayvan kaçakçılığındaki olağanüstü artış sıkıntıyı katlayacak.

Oysa bu ülkenin çok büyük bir potansiyeli olduğuna dair inancımı her fırsatta dile getiriyorum. Tek eksiği doğru yönetim. Siz çiftçinin kemiklerini kırıp, sonra da ithalatı önleyelim diye Sudan’da toprak kiralar, oranın çiftçisini ayağa kaldırırsanız, dünya da size tarımdaki en büyük yedinci ekonomi unvanını verir.

Fakat her sahte kabadayı gibi, kabadayılığınız ilk yediğiniz dayağa kadar sürer. Bugünlerde Türkiye’yi yönetenlerin ‘var mı bana yan bakan’ söylemlerinin artması dikkatinizi çekmiyor mu?

O zaman bunun yanıtını da Montaigne versin: “İnsanlar buğday başaklarına benzer. İçleri dolup olgunlaştıkça başları eğilir. Boş başaklar dik durur.” Hadi ülkece bağırıp kendimizi kandıralım: Var mı bize yan bakan?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir