Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye ekonomisi için kritik açıklamayı yaptı: En büyük risk popülizm… Hani bizde bir deyim vardır; imamın dediğini yap, yaptığını yapma. Şimşek’in açıklaması da buna döndü.
Sanki iktidarları boyunca popülizmden uzak durdular da şimdi uyarıda bulunuyorlar. Türkiye’nin borç alınan parayla kredi ve kredi kartlarıyla tüketime yönlendirilmesi, ekonominin bu kurgu üzerinden yönetilmesi bile başlı başına bir popülizm…
Bu ülkede üç kuruş para toplamak adına, ithalata değer verilmesini, kur düşük kalsın diye TL’nin aşırı değerlendirilerek üretimin öldürülmesini hangi sınıfa koyacağız?
Her seçim dönemi öncesinde ödenemez özelliğiyle uygulanan vergi sisteminin önce af, seçimden sonra da yapılandırılma haline dönüşmesini hangi kelimeyle açıklayacağız?
Dağıtılan makarnaları, beyaz eşyayı, mobilyayı popülizm ve seçim rüşveti olarak nitelendirmeyeceğiz de, ne diyeceğiz?
Sahte Osmanlıcılık hayalleri peşinde koşularak, çevremizde bir tek dost kalmamacasına dış politika uygulanmasını reel politik olarak mı nitelendireceğiz?
Şimşek’in Devlet Bakanı iken 2007 yılında New York’ta yaptığı konuşmada ‘Türkiye’de küreselcilerle ulusalcıların mücadelesi var. Biz küreselciyiz’ demesini, sonra da gelip milli ekonomilerden bahseden bir iktidarmış gibi yapmalarını nasıl okuyacağız?
Anasını da alıp gitmesi gereken çiftçiyi, seçim meydanlarında desteklediğini söylemek çok mu dürüstçe bir tavır? Bugüne kadar yap boz şeklinde uygulanan ve bir türlü sonuç vermeyen teşvik sistemlerinde faturanın hep halka çıkmasına popülizm demeyip, ne diyeceğiz?
Henüz hafızalarımızda tazeliğini koruyan faiz tartışmasını hangi kapsamda değerlendireceğiz? Bu ülkede Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Merkez Bankası Başkanı neden istifa aşamasına geldi?
Madem popülist politikalar uygulanmadı da, Türkiye 400 milyar dolar ekside pozisyon açığıyla, gırtlağına kadar borçlanmış hale nasıl getirildi? Tel tel dökülen TOKİ binalarını, insanlara seçim meydanlarında dağıtmak, sonra da pişman etmek hangi dürüst davranışın sonucu?
Sağlık sisteminde önleyici hekimliği kaldırıp, insanları müşteri haline dönüştürmek, bu nedenle de hasta edilen insana daha çok masraf yapıp, birilerini zengin etmek popülizm değil miydi?
Mehmet Şimşek kendisiyle çelişmiyor. Çünkü onlar çok önceden bu ülkede rakamları insanlara tercih ettiler. Tutturdukları rakamları da kalem oynatarak elde ettiler. Yani insanları gözlerinin içine baka baka kandırdılar. Şimdi de çıkıp popülizmden bahsediyorlar.
Muhalefetin popülizm yaptığını ima edip, yine gerçekleri saklıyorlar. Birilerinin kendilerine benzemeye çalışması, bu iktidarın popülizm yapmadığı anlamına gelmez. TÜİK rakamlarıyla bile oynayanların, resmi bütçeyi makyajlayanların, harcamayı Sayıştay’dan kaçıranların da eleştirme hakları olamaz.
Ama hep bir düşman yaratarak popülizmi gizlediniz. Çünkü iktidar edişiniz bilgiye dayanmıyordu. Dünkülerin yanlışları da, bu iktidarın yanlışlarının sağlaması olamaz. Hatırlatmakta fayda var:
Tüm ekonomi politikasını popülizm üzerine koyanların, bugün akıl vermeye hakları yoktur. Tam da Platon’un tarif ettiği gibi: “Her şeyin en mühim noktası başlangıçtır.” Bugün Maliye Bakanı bu sözü sarf edecekse, dönüp başladıkları yere ve geldiklere yola baksın.