Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın akıl küpü Yiğit Bulut buyurdu: “Cumhurbaşkanı’nın söylediği sadece bir faiz, sadece bir kur politikası değildir. Bu bir paradigma tanımlamasıdır.” Yüksek (!) siyaset yapacak ya olayı paradigma ile yani ‘değerler dizisi’ ile açıklıyor.
İşin özü diyor ki: Sizin aklınız ermez. İşin içinde iş var. Bunu yıllar önce Haldun Taner ‘Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’ oyununda replik yapmıştı. “Düşünen beyinlere zararlı fikirler üşüşür. Büyükler her şeyi küçüklerden iyi düşünür.”
Yiğit Bulut, Haldun Taner’in oyunundaki ‘Vicdani mi, Efruz mu’ bilemiyorum ama, Erdoğan’ın faiz saplantısının mimarı olduğu kesin. Sözde Merkez Bankası bir müdahale edermiş, dolar ile ilgili spekülasyon yapanlar, yaptıklarının altında kalırmış. Etsin o zaman; ne bekliyor?
Dolar 2,57’yi görmüş, arkadaş ‘nereye giderse gitsin’ demeye getiriyor. Elbette Ekonomi Bakanı Zeybekçi de açıklamalarıyla arkadan tempo tutuyor. Köşkte oturup, gecekondu siyaseti yapmak kolay… Madem öyle, son model akîle (!) bir değerler dizisi içinde sorular yöneltelim.
Bugün yaşananlar bir spekülasyon mudur; yoksa 12 yıllık iktidarın teslim bayrağını çektiği ülkede ekonomik çaresizlik mi? Dolar tasarrufu olanların faiz düşürdüğü bir dünyada, 431 milyar dolar açığı olan ülke bunu yapabilir mi?
Yiğit Bulut nezdinde bu tayfanın sözleri, kumarhanenin sahibinin kumardan yakınmasına benziyor. Çünkü ülkeyi kumarhane haline getiren bizzat kendileri… Şimdi sonuçlarından kimin sorumlu olduğunu tartışıp, bunun uluslararası bir mücadele olduğuna inanmamızı istiyorlar.
Sanki yıllarca bu ülkede milli ekonominin mücadelesini verdiler; üretim ekonomisinin şahlanması için bedel ödediler; bankalarla, fonlarla, uluslararası bankerlerle didiştiler? Dersini çalışmayan öğrencinin zayıf alınca ‘hoca verdi’ demesi gibi, şimdi yüzlerini ellerine almış konuşuyorlar.
Bu ülkede herkes konuşabilir; siz konuşamazsınız. Çünkü sizinki zeytinyağı gibi üste çıkmaya dönüyor. Türkiye’nin en büyük gecekondusundan etik dersi veremezsiniz. Bırakın 12 yıllık rezaleti, oturduğunuz yer illegal. O zaman imarı olmayan, kaçak bir yapıdan ahkâm kesenlere soralım.
Kurgulanmamış olmak kaydıyla… En son ne zaman bir esnafa çat kapı gidip, sohbet ettiniz? Korumalarınız ve tören kıtanız olmadan ne zaman bir toplu ulaşımda insanlarla birlikteydiniz? Bir çay bahçesinde oturup, başı ellerinin arasında bir insana ‘hayırdır’ dediniz mi?
En son ne zaman bir işsizi dinlediniz? Maliye tehdidi olmadan ne zaman bir sanayici ile konuştunuz? Semt pazarlarının toplanma saatinde gidip insanların, çöpe atılan ürünleri topladığını gördünüz mü hiç?
Coşku vererek borçlandırdığınız, ekonomi yönetimi zannettiğiniz sistem sayesinde kredilerle batırdığınız bir ailenin dramını gözlerinizle gördünüz mü? Siz oturduğunuz yerden neyin ahkâmını kesiyorsunuz?
Paradigma ha? O zaman bir soru içinde soru da ben ortaya koyayım. Faizlerin neden düşmesini istediğinizi biliyoruz. Derdiniz vatandaş değil. İnşaatlar elde kalmasın. Ama bu fütursuzca dolar eyleminizin nedeni ne?
Türkiye’de hiç ama hiç kimse ‘artarsa artsın’ diyemezken, siz neden diyorsunuz? Yoksa dolarını yüksekten bozdurmak isteyen birilerini mi tanıyorsunuz? Akılları zorlayan bu dolar ısrarı ekonomik cehalet mi; başka bir hesap mı var? Yoksa spekülasyonun adresini yanlış yerde mi arıyoruz?
Çünkü bu halinizle binanın tepesinde intihar edecek adama ‘atla’ diye tempo tutan insanlar gibisiniz. Tekrar soruyorum: Doların çıkması sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Neden? Paradigma, konjonktür deyip, geçen yüzyılın grafikleriyle, 1919 – 1938 arasını yok sayıp, bu yüzyılı okumaya çalışacağınıza, bunların yanıtını verin.
Zira başarılı palavrasıyla anlattığınız ekonomi, en sefil ekonomiler içinde dokuzuncu olurken, 12 sene sonra dünya ekonomileri içindeki sıralamada da iki basamak geriye gitti. Milyarca dolarlık borç faturasını da masanın üzerinde bırakarak… İşin özü; boş konuşuyorsunuz; bari susun. Bizim ödeyeceğimiz faturayı daha da ağırlaştırmayın.