Bazen birileri çıkıp bir şey söyler ve siz donar kalırsınız. Mesela Başbakan Erdoğan… Bugün grup toplantısında şöyle dedi:
“Bir defa biz sıcak parayla bir ülkenin kalkındığına inanan bir ülke değiliz. Kimse bizi bununla aldatmasın. Biz reel yatırım için gelene mukayese edilemeyecek derecede hoş bakar ve adımlara desteği veririz.”
Tam bunun şokunu atlatamamıştım ki, ardından Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin Genel Kurulu’nda ikinci darbeyi vurdu:
“Büyümeyi iç tüketimle yaptığımızda problemler çok büyüyor. Onun için mutlaka yatırım, üretim, ihracatla büyümeliyiz. Evvela üretim yapmalı, ihracat yapmalı, gelir elde etmeli, hak etmeli, hak ettiğimiz refah seviyesini tatmalıyız. Üretmeden, gelir elde etmeden, hak etmeden refah seviyesini yakalama gayretine girdiğimiz takdirde Türkiye’yi ciddi riske sürükleyebiliriz.”
Hani diliniz tutular ya, ne diyeceğinizi bilemezsiniz, sadece aklınızdan zeytinyağı gibi üste çıkma deyimi geçer. Birilerinin bunlar söylendiği için ‘çağdışı kalma, işbilmeme’ söylemlerini hatırlarsınız.
Ama ortadaki sorun yine ortadadır ve hesabı görülmemiştir. O vakit hiç olmazsa ben özür dileyeyim. Özür dilerim 11 yıl boyunca bu ekonomiyi, ülkeyi kumarhaneye çevirdiğim için. Özür dilerim, insanları ticaret yaptığına, üretime gönül verdiğine pişman ettiğim için…
Özür dilerim finansçıları baş üstü tutup, yıllardır KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektörün kemiklerini kırdırttığım için… Özür dilerim bu ülkenin tarımını yok ettiğim, halkını borca batırdığım, tüketim üzerinden büyüme modelleri yarattığım, bunu da sıcak parayla finanse ettiğim için…
Özür dilerim ülkede ne kadar üretim yapan tesis varsa haraç mezat sattığım için… Patronundan da, çiftçisinden de, esnafından da, işçisinden de, emeklisinden de, memurundan da, öğrencisinden de ve cümle vatandaştan özür dilerim.
Özür dilerim 11 yıl boyunca savunduklarımın bir ülkeyi batırmasına neden olduğum için… Özür dilerim… Dilemeliyim, çünkü bu sözler üzerine iki gün sonra “yıllarca bunu savunduk, bizi kumar ekonomisine ittiniz’ de derler.
İnsaf , vicdan ve biraz utanma duygusu gerekmiyor mu? Samimiyeti tartışılır ama diyelim ki doğruyu buldunuz. Hiç inanasım gelmiyor ya, neyse. O zaman yıllardır bunları söyleyen bizlerden size şu şarkı gelsin:
“Ak düştü saçlarıma, kar yağdı yıllarıma, gelmek için yanıma, biraz geç kalmadın mı?” Ne yazık ki bu noktaya gelmiş olmanız güzel ama, bu 11 yılın faturasını ülkece ödeyeceğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Ve üzgünüm ki gerçek şu: Bunun sorumlusu sizsiniz.