Son yazıda özel tüketim düzeyi ile seçim sonucu arasındaki ilişkiye baktım. Dolarla hesaplayınca 2002’den 2010’a özel tüketim harcamalarının yüzde 150 arttığını gösterdim. Etkileyici dedim. Olağan pazar telefon sohbetimizde Ege Cansen itiraz etti.
Yıllardır ikimiz de milli gelirdeki değişimin dolarla hesaplanmasına karşı çıktık. Nedenini bıkmadan yazdık. Dolar kendi değeri sabit bir ölçü birimi değildir. Nitekim AKP iktidarı döneminde diğer ülke paralarına kıyasla ciddi şekilde geriledi.
Aslında tembellik ettiğimi kabul etmek zorundayım. Daha gerçekçi bir sonuç için en azından euroyu ve döviz sepetini de hesaba katmak gerektiğini biliyordum. Ama basiretim bağlandı. Daha doğrusu üşendim. Sonucu fazla etkilemez dedim.
Neyse, hatada ısrarı sevmem. Çabuk dönmenin faziletine inanırım. Ayrıca konuyu gerçektenönemli buluyorum. Oturup özel tüketim artışını başka ölçüler kullanarak yeniden hesapladım.
Farklı hesaplar
Euro ile başlayalım. 2002’de ortalama parite 0.94’ten 2010’da 1.33’e yükseldi. Yani bu dönemde dolar euro karşısında yüzde 40 değer kaybetti. Dolayısı ile özel tüketimde euro ile hesaplanan artış daha düşük çıkacaktır.
2002’de özel tüketim harcaması 179 milyar euro iken 2010’da 371 milyar euroya yükseliyor. Aynı dönemde Euro Bölgesi enflasyonu yüzde 17.5’tir (ABD’de yüzde 21). Yüzde 10 nüfus artışını da ekleyince euro ile reel özel tüketim artışı yüzde 70’e geriliyor.
Ancak dolar gibi euro da değişken bir ölçü birimidir. O nedenle Türkiye’nin dış ticaret yapısını daha iyi yansıtan “0.5 dolar + 0.5 euro” döviz sepeti daha makul bir sonuç verir. Ayrıntıyı bırakıyorum. Özel tüketim artışı yüzde 103 çıkıyor.
Konuşma sırasında Ege bir başka yöntemi hatırlattı. Özel tüketimde sabit TL fiyatları ile artışı reel kurdaki değişimi hesaba katarak düzeltebiliriz. Bana çok makul geldi. Onu da yaptım.
2002’den 2010’a sabit TL fiyatları ile kişi başına özel tüketim artışı yüzde 37, TL’de reel değer artışı yüzde 29,5 çıkıyor. Böylece kur etkisi düzeltilmiş sabit TL fiyatları ile özel tüketim artışı yüzde 79 bulunuyor.
Özetliyoruz
Sonuçları özetleyelim. Bir: Kişi başına milli gelir kısa dönemde iyi bir refah ölçüsü değildir. O nedenle seçmen tercihini anlamak için kişi başına özel tüketim harcamasına baktık. Karşımıza ek ölçme sorunları çıktı.
İki: Milli geliri dönemler arasında karşılaştırırken tek doğru yöntem sabit TL fiyatlarıdır. Buna karşılık vatandaşın refahını ölçerken mutlaka döviz kurunu hesaba katmak gerekir. Çünkü döviz kuru değişimi tüketimi (refahı) bire bir etkiler.
Üç: Refahı kesinkes ölçen mükemmel bir ölçü bulmak hayaldir. Doğru yöntem birden fazla ölçü kullanarak üst ve alt sınırlar hesaplamaktır. Böylece sağduyu ve gözlemlerle uyumlu bir sonuca ulaşılabilir.
Dört: Hesaplar AKP iktidarında kişi başına özel tüketimin yüzde 100 civarında arttığına işaret ediyor. Etkileyici bir performanstır. Bu arada kişi başına reel gelir artışının (yüzde 32) üç katı olduğunu da belirtelim.
Sürdürülebilir mi? Ekonomik ve siyasi gündemin kritik sorusu budur.
Asaf Savaş AKAT