– wp:paragraph –>
Türkiye’de eğitim kalitesiyle ilgili büyük sorunlar yaşadığımız
ortada. Mesleki eğitimden akademik eğitime kadar, son 20 yılda uygulanan yapboz
tahtası sistemiyle, dünyanın bambaşka bir çağa koştuğu noktada büyük bir gedik
açtık.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Çocukları sınav sistemi içerisinde ‘aşağıdakilerden hangisi
aşağıdadır’ tadında sorularla ezberci, analitik sormaya çalışırken de subjektif
cevaplarla çok doğrulu bir kafa karışıklığının içine ettik.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Neticede geleceğin ekonomisi içerisinde en büyük güç olan insan
kaynağımızı ya aklını karıştırarak fikir sahibi bilgisiz ya da çok bildiği için
ülkeden ümidini kesen bir hale sokmanın açmazı içerisindeyiz.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Şüphesiz bu sistem kendi içerisinde başka çıkışları da doğurdu.
Özel okulların desteklenerek öne çıkarılması sürecinde eğitim diye başlanan
yolda öğrenci – okul ilişkisinden, müşteri – ticarethane ilişkisine geçtik.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Müşterinin her koşulda haklı olduğu bir mantalite içerisinde de
puan yapan çocuklar üzerinden vitrinlik malzeme arayan, ama eğitim – öğretim
görmesi gereken çocukları da içi boş da olsa mezun eden bir yapıyla karşı
karşıya kaldık.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Yani eğitim diye adlandırdığımız politikayla bildiğiniz en az 1,5
kuşağı, kayıp hale dönüştürdük. Şunu çok net ve gerçeğimizle yüzleşerek kabul
etmeliyiz ki, Türkiye’deki eğitim adı altında uygulanan sistemsizlik, ilimden
bilimden ve dünyadan uzak, hızla anormalleşen acayip bir şeye dönüştü.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Şey diyorum, çünkü bunun adını koymak güç. Dünyada hiçbir ülke
gelecek nesillerini, büyük bir baskı ile karşılaşsa bile böylesi bir sorunlar
yumağının içine itmez. Ama ne yazık ki biz yaptık ve eğitim gerçeğimiz iflasla
karşı karşıya…
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Bunu ne yazık ki her gelen Mille Eğitim Bakanı da kabul etti. Ama
tepeden inmeci bir yaklaşımla, aklındaki uygulamayı tercih edince, işleri daha
da içinden çıkılmaz noktalara getirdi.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Öyle ki Nabi Avcı bakanlık yaptığı dönemde her sene kendi koyduğu
sisteme bile ‘işe yaramıyormuş’’ diyerek değiştirme başarısını gösterdi. Peki
sistemdeki başarı ya da başarısızlık subjektif veya kanıtlanamaz noktada mı?
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Gerek orta öğretim gerekse de üniversitelerle ilgili özel
okulların şu dönemki reklamlarına, ilanlarına, söylemlerine, hatta yollara
astıkları pankartlara, duyurulara bakın. Orada iddialı olduğunu ortaya koymak
üzere vurgulanan her söylem şunu haykırıyor.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
Türkiye’de eğitim diye bir şey kalmadı. Bu eğitimsizlik içinde
çocuğunuzu kurtarmak istiyorsanız; bizi tercih edin. Bu reklamları yapanlar
öyle mi değil mi bilmiyorum. Ama gördüğüm birbirinden bağımsız yapılan bu
reklamlar, Türkiye’deki eğitim katliamını kanıtlar nitelikte.
– /wp:paragraph –>
– wp:paragraph –>
– /wp:paragraph –>
Değerli tespitleriniz için teşekkürler.
Türkçe’mizde çok deÄŸerli bir laf vardır: “Koyun can derdinde, kasap mal derdinde”. Ä°ÅŸte bizim eÄŸitim fiyaskomuzun sebebi de bu. En azından 60 yıldır, gelmiÅŸ geçmiÅŸ siyasilerden hiç birisinin eÄŸitim konusundaki amacı eÄŸitim deÄŸildi. Hepsi genç beyinlerin her ÅŸeyi bilmezliÄŸinden çıkar saÄŸlayarak, kendilerine seçmen yetiÅŸtirme derdinde oldular. Kimisi solcu, kimisi saÄŸcı, kimisi de dindar ve kindar nesil yetiÅŸtirme derdinde oldu. Hiç birisinin amacı ülkeye katma deÄŸer yaratacak, sorgulayıcı beyinler yetiÅŸtirmek olmadı. Çünkü kendilerine oy vermedikten sonra, o deÄŸerli beyinlerin onların ÅŸahıslarına hiç bir faydası olmayacağı gibi, tam tersine zararı bile olabilirdi. Onların istediÄŸi ÅŸeyleri “Ezberleyen” ve üzerinde hiç düşünemeyen öğrencilerin yetiÅŸmesi, onların koltukta kalmaları açısından önemliydi. Hiç kimse “Siyasiler aslında ideal eÄŸitim istiyor ama beceriksizliklerinden dolayı baÅŸaramıyorlar” sanmasın. Öğrencinin derdi baÅŸka, siyasinin derdi baÅŸkadır, asıl sorun budur.
Emin olun Türkiye’de MEB adlı bakanlık ÅŸimdiye kadar hiç olmasaydı, eÄŸitimde görevlendirilmiÅŸ, özerk ve bağımsız bir kurum olsaydı, müfredatı, eÄŸitim sistemini ve atamaları bu kurum kendi içinde yapsaydı, siyasiler eÄŸitime hiç bir ÅŸekilde karışamasalardı, ÅŸimdikinden 100 kat daha baÅŸarılı bir eÄŸitim modelimiz olurdu.
Ezberci zihniyet yanlışı da (doÄŸru denildiÄŸi için) ezberlemeye son derece alışkındır. Ayrıca ezberleme alışkanlığından dolayı ezberlediÄŸi ÅŸeyleri de hiç bir zaman sorgulamadığı için hayatı boyunca yanlışlarını da hararetle savunur haldedir. Sorgulayıcı zihniyetin ise olmazsa olmaz gerekliliÄŸi ise “EleÅŸtiri”dir. Bunun da nedeni gayet basit, çünkü eleÅŸtirinin olmadığı her yerde eleÅŸtirilmezlikten yararlanan olumsuzluklar vardır. Ve bu olumsuzluklar giderilmeden yapılan sorgulama da verimsiz olur çünkü yanlışların ortasında doÄŸru ulaÅŸmak çok zordur. Sorgulamaya baÅŸlayan bir beyinin ilk yapması gereken ÅŸey, ilk önce “EleÅŸtirme” yoluyla hataları ortadan kaldırmak olmalıdır.
Çok güzel heykeller yapan bir heykeltraÅŸa; “Bu kadar güzel heykelleri nasıl yapabiliyorsun” diye sormuÅŸlar. O da şöyle demiÅŸ: “Çok basit. ÖrneÄŸin bir arslan heykeli yapacak olayım. Ä°lk önce rastgele bir kayayı tezgaha yerleÅŸtiriyorum. Elime keski ve çekici aldıktan sonra da, o kayanın arslana benzemeyen neresi varsa hepsini kırıp atıyorum. Böylece ortaya arslan çıkıyor”.
EleÅŸtiri iÅŸte budur.
Fakat eleÅŸtiri, sadece ideolojik anlamda kendisine benzemeyen kiÅŸilere veya diÄŸer ideolojilere yapılıyorsa, bunu yapan kiÅŸi gerçek bir eleÅŸtirmen deÄŸildir. GerçeÄŸi arayan, doÄŸruya ve ideale ulaÅŸma amacı taşıyan sorgulayıcı beyin “Åžu eleÅŸtirilir, bu bizdendir eleÅŸtirilmez” demez. Tam tersine, eÄŸer onun gerçekten sorgulayıcı dinamik bir aklı varsa, o kiÅŸi için eleÅŸtirilemez hiç bir ÅŸey olamaz. Gerçekten sorgulayıcı bir zeka, bazı ÅŸeyleri eleÅŸtirmeme kararı alsa dahi kendisini durduramaz, bundan kendisini alıkoyamaz. Bu ÅŸu demektir; “Her ÅŸeyi ama istisnasız her ÅŸeyi eleÅŸtiremeyen bir beyinin sözüm ona yaptığı eleÅŸtirilerin hiç biri eleÅŸtiri olmayıp, sadece karalamadır”. Siyasilerin istediÄŸi öğrenci modeli de tam olarak budur ve dolayısıyla asıl hedefleri negatif eÄŸitim vermektir.
Gerçek bir aydının, gerçek bir eleÅŸtirmenin eleÅŸtirmediÄŸi hiç bir ÅŸey yoktur. Annesi, babası, hatta kendisi dahi onun eleÅŸtiri konusudur. Oy verdiÄŸi partisi, kendi etnik toplumunun davranışları, dini, imanı, tanrısı ve kitabı da dahil olmak üzere, bunların herhangi birinde hiç bir eleÅŸtirisi olmayan kiÅŸi, ne eÄŸitimi almış olursa olsun, ne sorgulayıcı beyindir, ne de gerçek bir aydındır. Çünkü eleÅŸtiri sorgulayıcı zekanın ilkesidir ve “Her konuda” otomatikleÅŸmiÅŸtir.
Saygılar, sevgiler.