Üç tane uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu arka arkaya uyarı yapmışken, ortak özellikleri finans kuruluşlarından olan bazı uzmanlar sazana olta attı. Sunum şu:
“Uluslararası finans kuruluşlarının ekonomistleri, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ekonomiye kısa vadede olumlu etki yapacağını belirttiler.” Ekonomistlerin tamamı bankaları temsil ediyor. Yani Erdoğan’ın çok sevdiği faiz lobisini… Kim bu adamlar? Kilimcinin kör oğlu…
Peki niye kısa vadede olumlu etki yapıyor? Adamların müşterileri çıkacak, silkeleyecek borsa tabiriyle keriz arıyorlar. Haber böyle sunulmuş ama, satır aralarında da uyarılar yapılıyor. Yüksek enerji bağımlılığından kurtulmak gerektiği, tasarrufların içinde yabancı sermaye bağımlılığı oranının riskli olduğu da söyleniyor.
Bir yorumda Babacan uyarısı yapılıyor. Yeni kabinede Babacan’ın olmamasının problem olduğu ifade ediliyor. Ama Başbakan ile Babacan’ın kavga nedenleri belli. Denilen o ki; Babacan doğruyu söylüyor. Başbakan…
Bir diğeri sonuçları tersten okuyor ve ülkedeki kutuplaşmanın yabancı sermaye adına sıkıntılı ve riskli olduğunu vurguluyor. Fakat bunlar detaylardaki açıklamalar. Yüksek perdeden kısa vadeden olumlu hava yaratma uğraşısı var.
Hani bizde bir şarkı var ya; ‘otomobil uçar gider’ diye başlayan, onun gibi… Daha sokak ağzıyla tanımlamak gerekirse, ki bazıları daha iyi anlayacaktır; ‘ver coşkuyu ver coşkuyu’. İşin özü şu: Bu adamlar gidecek. Yeni gelecek olan zaten gelmiyor. Ama içeride çok ciddi anlamda sıkışıp kalanlar var.
Zarar yazmadan çıkmaya çalışıyorlar; ama başta FED politikaları olmak üzere zaman aleyhlerine çalışıyor. Ya vurup çıkacaklar ya da içeride para batıracaklar. İçeride para batması, batı finans sistemine de ciddi zararlar yazacak. Aslında adamlar iyi niyetli.
Kârlarını yapmışlar gitmek istiyorlar. Bize diyorlar ki: ‘Fatura zaten kabarık, birkaç saf temin edin de, şu zararları da ihale edelim. Arada kaynar gider.” Öyle bir hikâye ki bu, gülüyoruz ağlanacak halimize…
Ama bazıları çok uyanık zannediyor kendisini… Reklamı yapanlar da, ‘otomobil uçar gider’ diyerek balon öyküsü anlatanlar da… Ama karnımız tok. İktidarınkini nasıl yemiyorsak, buna da gülüp geçiyoruz. Niye mi?
“Şapka satıcısı olan bir adam, bir gün şapka satmak için dolaşırken yorulmuş ve dinlenmek için bir ağacın dibini seçmiş. Orada uykuya dalmış. Uyandığında bakmış ki şapkaların bir tanesi bile yok.
Bakınırken, maymunların şapkaların hepsini alıp, ağaca çıktıklarını görmüş. Ne yapacağını kara kara düşünürken, elini başına koymuş. Aynı hareketi maymunlar da yapmış. Bu sefer adam başını kaşımış. Maymunlar da aynısını yapınca, adam kafasındaki şapkayı tutup, yere fırlatmış. Tabi maymunlar da aynı hareketi yapınca adam şapkalarını alıp gitmiş.
Seneler sonra şapkacının torunu da aynı işi yapıyormuş. O da dedesi gibi yorulduğu için ağacın dibinde dinlenirken uyuya kalmış. Kalktığında bakmış ki şapkalardan bir tanesi bile yok. Hemen ağaca bakmış; her maymunun kafasında bir şapka.
Tabi dedesi hikâyeyi önceden torununa anlatmış ya, çocuğun da aklına gelmiş. Aynı şeyleri yapıp; fırlatmış şapkayı yere. Oradan bir maymun gelip çocuğun şapkasını da alıp giderken, çocuğa bir de tokat atmış ve ‘Senin deden var da, bizim yok mu’ demiş.” Anlayana…