Türkiye’nin ne bütçesi belli, ne de dünya ekonomisinin geleceği, ama biz orta vadeli program yapabiliyoruz. Elbette yine hayaller üzerine kurulu ve tutmayacak hedeflerle… Dikkatinizi çekerim bugüne kadar OVP’de tek bir hedef bile tutturulamadı.
Şimdi yine irtifâyı bilmeden, birilerinin pisti tarif eden yaklaşımlarıyla karşı karşıyayız. Ayrıntılara bakalım ama öncesinde ortaya konulan performans karşısında şirketlerin, çalışanların ve Türkiye ekonomisinin ne yaşadığını, ‘başardık’ nidaları arasında ne durumda olduğunu netleştirelim:
Rakibinden dayak yiyen boksöre antrenörü habire ‘çok iyi gidiyorsun. Adam sana hiç vuramadı. Yakında düşüreceksin’ deyip duruyormuş. Maçın ilerleyen raundlarının birinde boksör dayanamayıp antrenörüne sormuş: ‘Ben rakibi dövüyorsam; beni kim dövüyor?’
Öncelikle yıllardır bir palavradan öteye gidemeyen, kendi uydurduğu masala inanan siyasetçiler tarafından oluşturulan bu programın, hep aşırı iyimser olduğunun altını çizelim. Bu nedenle, OVP’ye inanıp da zarar edenleri siz tahmin edin.
Son açıklanan ise tüm iyimser yaklaşımlarına rağmen, olumsuzluk içinde bir tabloyu ortaya koyuyor. Bugüne kadarki aşırı sapmalar ise, hedeflenen bu noktalar adına Türkiye’nin korkması gereken ipuçlarını taşıyor.
Örneğin önümüzdeki 3 yıla ilişkin dolar kuru tahminlerine bakalım. Sadece bu kur olasılıkları bile, programın ayaklarının ne kadar yere basmadığının kanıtı. 2015 sonu 2,7350 TL… 2016 sonu 3,0895 TL… 2017 sonu 3,2503TL ve 2018 sonu dolar 3.30 TL olarak hesaplandı.
O halde Merkez Bankası yılsonuna ait 3,04’e ilişkin revizyonunu nasıl açıklayacak? Tutarsızlığı bir kenara bırakırsak, ortadaki vaka şu ki, artık ekonomi yönetimi de dolar / TL öngörüsü gerçekçi olmasa da, önümüzdeki yıllara ilişkin TL bazında değer kaybını kabullenmiş gözüküyor. Bu önemli bir gösterge…
Enflasyon ve işsizlik için de aynı şeyi söylemek mümkün; keza büyümenin düşeceğine ilişkin beklenti adına da… Oranlar gerçekçi olmamakla birlikte, ekonomiden rakam anlayanların bile istatistiksel anlamda çöküşü görmezden gelemediği çok açık.
Şu bir gerçek ki orta vadeli program, tıpkı bu ülkenin borç parayla sürüklenen ve batağa saplanmasında hiçbir beis görülmeyen ekonomisinin başarılı söylemi gibi koca bir palavradan ibarettir.
Son açıklanan da diğerleri gibi hiçbir anlam ifade etmemekte, hayatın, reel piyasaların, üreticinin, esnafın, çalışanların gerçekleriyle örtüşmemektedir. Bu nedenle gerçek adı orta vadeli palavradır.
Dünya ekonomisinde kimsenin iki gün sonrasını bile göremediği, ama az çok olumsuzlukların tahmin edildiği bir süreçte bu kadar rüyalarda gezen bir programa inanıp, yatırımlarınızı şekillendirmeyin.
Belki birilerinin umurunda olmayabilir. Fakat bu ülke firmalarıyla çalışanlarıyla, özelde kendi ülkesinin, genelde dünya ekonomisinin açmazlarının sürüklediği bir anafora doğru gidiyor. Bir ekonomik buhrandan çıkarken en çok ihtiyaç duyulan o ülkenin üretime inanmış, sanayicileri, KOBİ’leri, işçileri, çalışanları yani vatandaşıdır.
Bürokrasi kendisini kaybetmiş, patronun kim olduğu belli olmayan ekonomi yönetimi yalan rüzgârı dizisinde rol kapma yarışına girmiş; kurumları ne yazık ki sonrasında çok ihtiyaç duyulacak olmasına rağmen, itibarlarını eritmek için her şeyi yapar hale gelmiş.
Bu palavraya inanıp da zararı büyütmeyin. Belki fatura ödeyerek, ama akıllıca, çalışarak, Atatürk’ün gösterdiği yaklaşımla, bilimle bu süreçten hep beraber çıkacağız. Yeter ki ayakta kalın. Zira birileri 12 yıllık hataları yetmezmiş gibi, bu ülkenin insanını palavrayla batırmak için halen uğraş veriyor.
Ne olur; akılla, bilimle ve söylenenle değil, yaşadığınız gerçeklerle hareket edin. Sizler, üretmeden yaşanmayacağına inananlar; bu ülkeye, çocuklarınıza, ailenize lazımsınız. Bu rakamlar ve hedeflerle sizi aldatıyorlar. Türkiye’nin durumunu aslında Issız Adam filmindeki bir replik çok güzel özetliyor:
Ne diyordu kız adama? “Karda donmak üzeresin. Uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında değilsin.”