Türkiye rakamlarla uğraşıyor. Oy oranlarından, işsizlik istatistiklerine kadar kağıt üzerindeki gerçeklerle, yaşananlar görmezlikten geliniyor. Peki bir şeyin çok olması, onu değerli kılar mı? Daha temelde olaya bakarsak, bir şeyin sayısı mı, yoksa niteliği mi önemlidir?
Örneğin büyüme rakamlarından bahsediliyor. Türkiye dünyada ikinci çeyrekte en çok büyüyen ikinci ülke oldu. Peki bu gösterge, dünyada Türkiye’yi Almanya’dan daha etkili kılıyor mu?
Bir hane düşünün ki, 6 kişilik bir aile… Bütün kararlar da oylama esasına göre alınıyor. Yalnız baba dahil 4 kişi tembellikten çalışmıyor. Geriye kalan 2 kişi ise ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak geliri yaratıyor. Ama oylamaların hepsinde dörde iki kaybediyorlar. Burada güçlü olan, tüm oylamaları kazanan dört kişi midir, çalışmayı bıraktıkları anda aile ekonomisini felç edecek 2 kişi midir?
Mesela 10 tane kümes hayvanınız olduğunu düşünün. Bunların yarısı horoz… Sizce üretkenliği nedeniyle kümesteki 2 tavuk, o 5 horozdan daha kıymetli değil midir?
Çok paranız olduğunu hayal edin. Örneğin 100 bin TL’lik çekiniz, 10 bin TL de nakit paranız var. Türkiye’desiniz, kurallar öyle demese de çeklerin vadesi var. Çeklerin ödeneceğini garanti edebilir misiniz? O zaman cebinizdeki çek mi, nakit mi daha değerlidir?
Etrafı dopdolu bir insansızınız… Bir gün bile yalnız kalmıyorsunuz. Her gün bir başka arkadaşınızla farklı bir aktivitenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Ama bir gün moraliniz çok bozuk. Dertleşmek için birkaç kişiyi arıyorsunuz. O birkaç kişi mi, yoksa her gün birlikte vakit geçirdiğiniz yüzlerce insan mı daha kıymetlidir?
3 kişiye saldıran 10 serseri düşünün. Eğer o 3 kişi dövüş sanatları eğitimi aldıysa, diğeri de sokak serseriliği yapıyorsa, sizce hangisi daha güçlüdür?
Bir ülke düşünün ki, üreten, çocuğuna eğitim veren, elini taşın altına koyan, vergisini veren, ülkesi için kaygılanan, kafa yoran, proje üreten, okula ya da işe gidip gelen 4 birim insan var. Bir de yapılan araştırmalarda eğitim seviyesi düştükçe çoğalan, vergi vermeden kazanç peşinde koşan, niteliğinden çok adamcılığından kazanan, yarını hiç düşünmeyen, bugünü yaşayan, bulunduğu pozisyona göre rüşvet alan 6 birim insan olsun. Sizce hangi kesim daha güçlüdür? Hangi kesim kontak kapatırsa o ülke felç olur? Sizi bilmem ama bu araştırmayı yapanların bundan rahatsız olduklarını hatırlıyorum.
Lafın özü şu: Sözde demokrasi adına tetikçilik yapanlar, bahsettikleri oyun niteliğini de ölçmek zorundadır. Eğer ölçmezlerse bu büyük tehlikedir. Neden biliyor musunuz? Çünkü nitelik, vasıf gibi kriterler önemlidir. Bulundukları ortama ya da kişiye değer katanlar bunlardır. Diğerleri kendisini deha zanneder. Ve en tehlikelisi de budur.
Daha net anlatmak gerekirse, menşei itibariyle daha cazip geleceğinden Amerikalı aktris, komedyen, sunucu Goldberg’in sözü bazıları için daha anlaşılır gelebilir. Goldberg şöyle diyor: “Cehalette deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var, cehaletin ise hiçbir sınırı yoktur.” Halen sayılarda ısrarlı mısınız?