Para Politikası Kurulu’nun toplanacağının açıklanması bile piyasalar üzerinde olumlu bir etki yarattı ve şok etkisini düşürdü.
Salı günkü yazımda son birkaç haftada yaşanan şoklar üzerinde durmuştum. ABD’nin borç limiti krizi, Yunanistan, Portekiz, İspanya ve ardından İtalya’ya sıçrama aşamasına gelmiş olan kamu borç yükü krizlerinin yarattığı şoklara değinmiştim. Bizdeki şoklara örnek olarak da cari açığın büyümesi, yapılan çeşitli açıklamaların yarattığı olumsuz hava ve YAŞ’ta yaşanan çeşitli gelişmelerin yarattığı şoklara değinmiştim. Bazı okurlar şok denince çökmeyi anlıyorlar. Oysa şok denilen şey, alışılmışın ya da beklentinin dışındaki gelişmelerin yarattığı sonuçlardır. Bunların bazısı küçük, bazısı büyük çaplı olabilir. Küçük çaplı olanların bir bölümü daha büyük çaplı olanların habercisi de olabilir.
Bazı okurlar cari açığı eleştirdiğimi ama çözüm önermediğimi söyleyerek kendi önerilerini sıralıyorlar. Oysa sıraladıkları önerilerin çoğu benim eski yazılarımda ortaya koyduğum öneriler.
Bize ne dış dünyadan?
Şok meselesini büyüttüğümü düşünen bazı okurlarım “Ne şoku” diye soruyorlar. Daha sorunun mürekkebi kurumadan yeni bir şok dalgası ABD ve İtalya’dan geliverdi. Önce ABD’nin kredi notunun görünümü düşürüldü, ardından İtalya’nın borç krizini aşamayacağı tahminleri yayıldı. 1,67’lere gerilemiş olan dolar TL kuru 1,72’ye çıkıverdi, İMKB geriledi, faiz yükseldi. Bu gelişmeler üzerine TCMB Para Politikası Kurulu ara toplantı yapmaya karar verdi. Bugün o toplantı yapılacak ve kararlar alınacak. İşte şok dediğimiz şey bu.
Bazı okurlar da “Bize ne ABD’nin, AB’nin ya da İtalya’nın durumundan? Bizim durum iyi olsun yeter” diye yazıyorlar. Tam bu soruları yanıtlamaya hazırlanırken İtalya’dan esen kriz rüzgârı bizim piyasaları da dağıtınca yanıt kendiliğinden gelmiş oldu. Küresel sistemde herkesin kapısı açık duruyor. Bir evde grip görülünce ötekilere de bulaşıveriyor. Dolayısıyla öteki ekonomilerde neler olup bittiği bizi artık eskisine göre çok daha fazla ilgilendiriyor. “Efendim, ABD batsın, maksat bize bir şey olmasın” deyip geçmek mümkün değil. Çünkü ABD batarsa ne Rusya, ne Çin ne de başka bir ülke öyle ayakta kalamaz. İtalya batarsa ucu bize de dokunur. Artık ekonomiler açık, kimsenin krizlere karşı bağışıklığı yok. Buna karşılık sistemini güçlendirmiş ya da güçlü tutmuş ekonomilerin bu tür bulaşıcı krizleri veya şokları daha hafif atlatma olasılığı var. Almanya mesela son krizi en rahat atlatan gelişmiş ekonomilerden birisi oldu. Brezilya, Çin ve Türkiye de gelişme yolundaki ekonomiler içinde krizi en rahat atlatan ekonomilerin önünde yer aldılar. Buna karşılık Türkiye cari açığını astronomik boyutta büyüttü.
Ekonominin iki ayağı
Bir ekonominin iki ayağı olduğunu ve bunların iç denge ve dış denge olduğunu düşünürsek Türkiye açısından iç denge ayağının sağlam, dış denge ayağının sakat olduğunu söyleyebiliriz. Yani Türkiye dış denge ayağını yabancı sermaye bastonuyla idare ediyor. O bastonu elinden alınırsa o zaman yürümesi zorlaşabilir. Dışarıda olup bitenler bunun için önemli. Cari açığın büyüklüğü en ufak bir şokta hem doların hem de euronun TL’ye karşı değer kazanmasıyla sonuçlanıyor. Para Politikası Kurulu olağandışı bir toplantı yapacak ve dış gelişmeleri değerlendirerek Türkiye’ye etkilerine karşı bir önlem alınmasının gerekip gerekmeyeceğini tartışarak bazı kararlar alacak. Dün kurulun toplanacağının açıklanması bile piyasalar üzerinde olumlu bir etki yarattı ve şok etkisini düşürdü. Ben TCMB’nin faiz koridorunu daraltma seçeneğini tercih edeceğini tahmin ediyorum.
ab deki birkaç banka batınca ne şıku diyenlere birşeyler girecek o zaman da anlayacaklar anyayı konyayı…