Çetin Ünsalan – Ne keseyim ağabeyime?

Türkiye’nin önümüzdeki üç yıla ilişkin orta vadeli programı açıklandı. Neredeyse tamamen hayal ürünü olan rakamları bir kenara atarsak, bu ekonomik modelin bittiğinin resmidir. Tutturulmayacak hedefler, kâğıt üzerindeki rakamlarla, hayaller diyarında gezilen bir göz boyamaca…

 

Oysa ülkenin çok büyük karadelikleri var. Özel sektörün borcundan, vatandaşın batağına kadar gerçekte birçok problemin hakkını vermekle birlikte, bu delikleri kapatmadan o bütçenin adam olması mümkün değil.

 

Herkesin aklına ilk gelen eminim ki sosyal güvenlik sistemidir. Ama ne yazık ki öyle değil… Cumhurbaşkanı’na alınan milyonlarca dolarlık uçakları, inşaat sektörü üzerinden betona gömülen milyon dolarları, korumalara ABD’den ithal edilen 10 tane jip için ödenen 1 milyon doları ve nicelerini de saymıyorum.

 

Şüphesiz ki bu savurganlık olmasa, ülkede doğru yatırımlar için daha ciddi bir kaynak bulunabilir. Beyni namuslu bir iktidarın zaten ilk iş olarak gider kısmını masaya yatırması ve bu debdebeli israfa son vermesi gerekiyor. Ama bunların tümünün gerçek nedeni tek kelime: Görgüsüzlük…

 

Fakat iddia ediyorum ki Türkiye’nin en büyük kara deliği belediyelerdir. Dışarıdan borçlanma olanağı getirilmesiyle birlikte çığırından çıkan bu alan, ülkedeki en büyük ekonomik sarsıntıya ve hacze imza atacaktır.

 

Lakin sadece görüntüdeki yanlış harcamalardan değil, bir de haksız zenginleşmeden söz etmek gerekiyor. Standart bir hizmet iken kaldırımların bile devlet töreniyle açılışının yapıldığı bu ülkede, yaşananlarla kesinlikle yüzleşmek şart. Hele ki o kaldırım aynı sene içinde beş kere yapılıyorsa…

 

Cem Yılmaz’ın oyununda bir restoran anekdotu vardır. Garson gelir ve mönüye ihtiyaç duymadan ‘ne vereyim ağabeyime’ der ya, işte belediyelerde yapılan işlerde de bu sistem öne çıkıyor.

 

Geçtiğimiz günlerde bir belediyenin üs düzey yöneticilerinden birinin anlattıklarını paylaşırsam, sanırım konuyu net olarak ortaya koymak mümkün olabilir. Rakamları değiştirip, kişinin ve belediyenin ismini vermiyorum ki, olay açığa çıkmasın. Çünkü bu güzel örnek, çoğunda tam tersi işliyor. Bana dedikleri aynen şunlar:

 

“Belediyelerde ‘ne kadar keseyim’ diye bir sistem hasıl olmuş. Bir iş yaptırıyorsunuz ve faturalaşma sırasında düzen kuruluyor. Bir iş yaptırdık ve değeri 200 bin TL idi. Firmanın sahibi ‘ne kadar keseyim’ dedi. (Anlaşılan o ki, üstü cebe atılıyor.) Ben de ‘sen ne kadar kesebilirsin’ diye sordum.

 

Yanıtı ‘250 bin’ oldu. Ben de madem ‘50 bini gözden çıkarttın, o zaman işi 150 bin TL’ye yapıp, faturanı kesiyorsun’ dedim. Ama ne yazık ki sistemin geneli böyle işlemiyor. 1 TL’lik iş 3 TL’ye fatura ediliyor. Geri kalan paranın nerelere gittiği ise malûm.’

 

Yani işin özü şu ki, belediyeleri batırmakla kalmıyorlar; bir de borç aldıkları paraları ceplerine atıyorlar. Nasılsa 2 yıldır Sayıştay raporu da yok ve hatta 3 yıl daha olmayacak. Ne güzel memleket değil mi?

 

Ne dersiniz, yetkililer bunu ihbar kabul edip belediyeleri mercek altına alır mı? Maliye Bakanı Şimşek, Sayın Babacan sesim geliyor mu? Sizce de ‘ne keseyim ağabeyime’ diyenlere bakmak gerekmez mi?

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir