Kamuoyu araştırma şirketi IPSOS 24 ülkede yaptığı araştırmada ortaya koydu ki, Türkiye dünyanın en mutlu üçüncü ülkesi. Yüzde 51 ile Endonezya’nın ilk sırada yer aldığı, Meksika ve Hindistan’ın yüzde 43 ile ikinci sırayı paylaştığı araştırmaya göre Türkiye üçüncülüğü yüzde 30 oranıyla Brezilya ile paylaştı.
Sevgi kelebekleri gibi ortada gezmenin nasıl bir sosyolojik açıklaması yapılabilir bilemiyorum ama, mahkemelerdeki boşanmaların ekonomik temelli olması sanki biraz bu araştırmayı gerçekçi olmaktan uzaklaştırıyor.
Boşanmalar bir yanda ekonomik temelli gerçekleşirken, mutluluktan nasıl uçtuğumuzun sağlamasını diğer verilerle yapmakta fayda var. Mesela bugün doğalgaza birçok ilde yüzde 3 ile 8 oranında zam geldi.
Tüketici olarak 2011 senesinde kazanmadan 233 milyar TL harcadık ki, mutluluk aşısını içine afyon katarak enjekte eden en önemli faktörlerden birini bu oluşturuyor. Peki bu kredileri kullanırken tek mutlu olan biz miyiz? Şüphesiz hayır. Geçen sene komisyon, ücret ve hizmet geliri adı altında bankalara toplam 17,1 milyar TL ödedik ki bu bankalarımızın işletme g giderlerinin yüzde 65’ini karşıladı.
Mutluluğumuza mutluluk katan kredi kartları içinde, mutsuzluğa geçenlerin oranı da MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın soru önergesini yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yanıtında buluyoruz. Ülkede 30 milyondan fazla kişinin kredi kartı var ve bunların yaklaşık 1,5 milyonu en az tutarın altında para ödeme yapabildi. 7,1 milyon kişi ise hiç ödeme yapamadı.
Dönelim sokağa… Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın 30-60 yaş arasında 774 kişiyle yaptığı anket var. Sorulan kişilerin 728 kişinin borcu olduğu ortaya çıkıyor. 346 kişinin kredi kartı, 160 kişinin ev kredisi, 86 kişinin tüketici kredisi ve 24 kişinin de otomobil kredisi borcu var. Yapılan tespitte özellikle emlak borcu olanların evlerini kaybetmemek adına dişlerini tırnaklarına taktığının altını çiziyor.
Deprem fonundan soyulursun, internet bankacılığında müşterilere gönderilen kısa mesajların faturasını farkında olmadan ödersin; elektrik faturalarında neredeyse özel kurumların tüm masraflarını karşılarsın, kayıp, kaçakların bedelini cebinden alırlar;doğalgazda sistem kayıplarını bile senden isterler; iş istersin ‘bulamıyorsan senin sorunun derler’ ama biz mutluluktan uçarız.
Anasını alıp gidenler, ‘senin çocuğun da işsiz kalsınlar’, vergi listesine giremeyen dolar milyarderleri, hepsi ama hepsi bizi çok mutlu ediyor. Kimsenin sorunu yok. Dert üstü, murat üstü, bir zenginlik bir refah sormayın gitsin.
Akşam eve çorba götüremezsin, ama taraftarlığını yaptığın partinin seçim kazanmasından mutlu olursun. Fotoğraf çok açık… Mutluluktan batıyoruz ama sesimiz çıkmıyor. Bu nasıl bir hipnoz halidir? Bence biri bunu araştırsın.