Başbakan’ın rahatsızlığının ardından iktidar partisinde başlayan tartışmalar kamuoyunun malûmu… Bu iktidarın ortaya koyduğu icraatlarda ve birçok konuda başarılı olmadığını zaten dile getiriyorum. Fakat yine de insanların sağlığı üzerinden siyaset yapılmasını kınamak gerekiyor. Hatta bugün bunu kınayanların ve bugün mağdur olanların, rahmetli Ecevit’e neler yaptığını da unutmayarak…
İktidar partisinin kendi içinde tartışmaya girmesi ayrıca değerlendirilmesi gereken ve beraber siyaset yapanların erdem düzeyini gösteren bir konu. Lakin vaka bu… Peki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasını ne yapacağız?
AKP’deki bir parçalanmanın Türkiye’yi kaosa sürükleyeceğini söyleyen MHP Lideri, bunun böylesi bir dönemde çok olumsuz sonuçları olabileceğini söyledi. Görüşe katılırsınız ya da katılmazsınız, ama sokaktaki vatandaş olarak böylesi bir ifadeyi kullanabilirsiniz.
Ancak kısa süre önce yapılan seçimlere iktidar olma iddiasıyla giren, seçim sonrasında da az ya da çok milletvekilleriyle Türkiye’nin üçüncü büyük partisi unvanına kavuşmuş bir partinin genel başkanı olarak bunu söyleyemezsiniz.
Aksine böyle bir tehlike görüyorsanız, halkı sakinleştirmek, bu konuda endişe duyanlara da ‘Türkiye hükümetsiz kalmaz, biz buradayız, merak etmeyin’ demeniz gerekiyor. Elbette alternatif olma iddianızı sürdürüyorsanız. Yoksa zaten bir sonraki seçimlere de girip, orada yer işgal etmeyin. Ben MHP’ye oy verenlerin de bu açıklamadan hoşnut olacağını sanmıyorum.
Muhalefet olmak duruş ister. Aynı sıkıntı CHP’de de göze çarpıyor. Göstermelik bir ‘uyum’ görüntüsü adına, yaşananları yumuşatmaya kalkarsanız, Pamukova Cumhuriyet Savcısı’nın iktidarı eleştirdiği için Muharrem İnce’nin dokunulmazlığının kaldırılıp, yargılanması talebiyle ortaya çıkan akıl şaşkınlığına da şaşırmamanız gerekir.
Size BDP’li Hasip Kaplan gibi meclis kürsüsünde bardak kırın demiyoruz, ki o da bunun hata olduğunu anladı. Ama muhalefet olmanın da bir gereği var. İnsanlar sizi oraya süs bebeği ya da stepne olun diye yollamadı. Çünkü seçimlerde görev sadece iktidarlara verilmez. Diğerlerine de denetim başta olmak üzere birçok özelliği barındıran muhalefet görevi verilir.
Milletin çıkarı için ‘kötü’ olmanız gerekiyorsa, oy hesabına düşmeden olacaksınız. Yani kişilikli bir duruş sergileyeceksiniz. Can Dündar’ın yaptığı belgeselde Prof. Dr. Devlet Bahçeli’nin 1982 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nun 2. Sınıf öğrencilerine Türkiye Ekonomisi Hocası olarak verdiği dersi hatırlatırım.
Tahtaya ‘1’ yazar ve bu kişiliğiniz der. Yanına da ‘başarı, tecrübe, yetenek, disiplin, sevgi’ gibi birçok özellik için sıfır koyar. Her koyulan sıfırın da kişiliği on kat zenginleştirdiğini anlatır ve sonuçta ‘1’ rakamını silip, tahtada yazılı bolca sıfıra bakarak şöyle der:
“Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir.” Şimdi ben soruyu beyefendiliğiyle takdirleri kazanan Prof. Dr. Devlet Bahçeli’ye yöneltmek istiyorum: Saygıdeğer Hocam, ‘1’ olmazsa ne olur?