Suç ve suçlu bulmaya meraklıyız ya, artık bunun ‘suçlusunu’ da sonra birlikte ararız
Ekonomik büyümenin yılın ilk yarısında yüzde 3,1’e düşmesi nedeniyle Merkez Bankası’nı (MB) suçlayanlar oldu. Ortada bir suç yok. Ama illa bir suç olduğu düşünülüyorsa bunun faili kesinlikle MB değil.
Kredi arzında 2010’un son yedi ayı ile 2011’in ilk yedi ayında gözlenen ‘çılgın’ artış hızı, finansal istikrar açısından tehlikeliydi. Araştırmalar, dünyada yaşanan finansal krizlerin yarıya yakınından önce hızlı kredi genişlemesi olduğunu gösteriyor. Hızlı kredi genişlemesi ile finansal krizler arasındaki yakın ve tehlikeli ilişkinin en temel nedeni sanıyorum açık: Ekonomiler hızla büyürken ekonomik birimler son derece iyimserleşiyorlar.
Arz ve talep patlaması
Ortalığın hep öyle güllük gülistanlık olacağı yanılgısı ile kredi talebi patlıyor; yatırım ve tüketim harcamaları hızla arttırılmak isteniyor. İşlerin hep iyi gitmeyeceği akla gelmediği için hesapsız kitapsız harcamalar yapılabiliyor. Benzer bir yanılgı kredi arz edenlerde de oluşuyor. Kredi arzını arttırarak büyüyen kredi pazarından daha çok pay kapmaya çalışıyorlar. Sıkıntılı zamanlardaki kadar ince eleyip sık dokunmuyor kredi müşterileri ve kredi koşulları. Elbette tüm kredi müşterileri ve borç verenler böyle davranmıyorlar ama azımsanmayacak sayıda kişinin böyle davranması, ekonomileri krizlere karşı çok duyarlı bir konuma getiriyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.