Türkiye ekonomisi saatli bomba gibi…
Özellikle son 40 günde arka arkaya rekor kıran ve çıtayı zorlayan dolar, ülke ekonomisindeki tüm çarpıklığı gözler önüne serdi. Yere göğe sığdırılamayan rezervimiz vardı malûm: Net döviz miktarı 40 günlük savaşın ardından açıklandı. Kasada net 33,8 milyar dolar kaldı.
Özetle kurşunsuz asker gibiyiz… Yine de salı akşamı Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanıp alınabilecek önlemler hususunda neler yapılabileceğini tartışacak. Eldeki tek silah faiz… Onu da daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi piyasadaki reel faizin üzerine çıkartmak, çılgınlık gerektiriyor.
Fakat tüm bu gündem içerisinde konuşulmayan bir yan var. Ekonomiyi yönetenler dış dünyada suçu aramak yerine dönüp aynaya bakmalıdır. Örnek mi? Biraz daha geriye gidelim… Kredilerde ve kredi kartlarındaki düzenlemeye…
Başta taksit miktarı olmak üzere limitlerle ilgili yeni düzenlemeler 1 Şubat’tan itibaren hayata geçiyor değil mi? Ne yapacaklar? Kredileri kontrol altına alacaklar. Böylece de iç piyasadaki hacmi ve dolayısıyla enflasyonu istenen seviyede tutmanın yolunu arayacaklar.
Prensipte doğru olsa da, çok geç kalınmış bir tedbir olsa da, bu yolla ekonomiyi kontrol edeceklerini düşünüyorlar değil mi? Bakın şimdi size ekonomimizin ne kadar denetimsizlik içinde yönetildiğine dair çarpıcı bir ayrıntı vereceğim.
1 Şubat’ta kredi kartlarını kontrol altına aldınız. Piyasa ne yapacak? Rafında malını bekletme lüksü olmayan ve satış yapmak zorunluluğu içinde olan mağazalar bir yanda, acil ihtiyaç maddelerini karşılamak zorunda olan gelirsiz tüketici öte yanda önce mağaza kartlarına yönelecekler. Bu zaten açıklandı.
Ama açıklanmayan yeni bir unsur daha var. Senetler…  Herkes tekrar senetle alışveriş yapmaya yönelecek. Peki senedin karşılığı ne? Sıfır… Gidin bir kırtasiyeye alın koçanı ve istediğiniz gibi doldurun…
Başbakan’ın kamunun para basmamasıyla övündüğü bu ülkede, bugüne kadar herkes nasıl karşılığı olmayan vadeli çek ile para basıyorsa, bundan sonra vatandaş da karşılığı olmayan senetle basacak.
Yazılan bir senedin 24 ay vadeyle ciro edilme yoluyla kaç el değiştireceğini düşünün. Alın size emisyondaki para hacminde oluşan büyük belirsizlik. Darphanenin para basmasıyla, vatandaşın karşılığı olmadan senet ve çek yazması arasında hiçbir fark yoktur.
Bu nedenle, şimdiden önlem alınmalı ve senetler kırtasiyecilerden değil, bankalardan temin edilmeli. Yani senet bankadan alınmalı ve elbette bankayı da sorumluluk altına alarak. Hoş çek buradan alınıyor da ne oluyor diyeceksiniz? Haklısınız…
Ama piyasanın yeni bir saatli bombası da senetler olacaktır. Bırakın bankalar aracılığıyla verilmesini, ciro edildiği anda Maliye’nin de haberdar olmasını sağlayacak bir sistem kurulmalı. Aksi takdirde mevcut borçlanma artarak devam edecektir.
Karşılığı olmadan yazılan çek ve senet öyle bir haldeki, kalpazanlığın suç olduğu ülkede herkes para basıyor. Kalpazan dediklerimiz hiç olmazsa makineye yatırım yapıyorlar. Senet için köşedeki kırtasiyeciye gitmek yeterli.
Son söz: Şimdi 28 Ocak Salı akşamı Merkez Bankası para politikalarıyla ilgili olağanüstü toplantı yapıyor değil mi? Çağırsınlar Maliye Bakanlığı’nı da ve sorduğum şu soruya yanıt versinler. Tedavüldeki çek ve senet yoluyla, iç piyasada dönen miktarı biliyorlar mı?
Yanıt verirler mi bilemem. Ama ben size cevabını söyleyeyim: Bilmiyorlar… Kimse bilmiyor… Sonra da ekonomi yönetmekten, kontrol altında tutmaktan bahsedip, para basmamakla övünüyorlar. Yine de tekrar sorayım yetkililere… Çünkü ne yanıt vereceklerini merak ediyorum:
Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası ve BDDK yanıtlasın: Tedavüldeki çek ve senet miktarını üzerindeki değer bazında açıklar mısınız? Bunların üzerinde yazılan değerin karşılığı nedir? Bekliyorum. Yanıt vermiyorsanız, adama sorarlar: Merkez Bankası da kimmiş?