Merkez Bankası Faizleri Artırmalı mı?

Haftanın ilk gününde, ABD doları diÄŸer paralara karşı hafif gerileme kaydederken, dolar/TL kuru da 3.35’lere doÄŸru geriledi.  Borsalarda ise hafif olumlu bir hava vardı.

GeliÅŸmekte olan ülkelerin (GOÃœ) para birimlerinin hafifçe deÄŸer kazanmasında ve borsalardaki genel olumlu görüntüde, petrol fiyatlarının bir miktar katkısı olduÄŸunu gördük. Rusya ile Ä°ran’ın petrol fiyatları konusunda anlaÅŸacağı haberleri, petrolde bir miktar yukarı harekete sebep oldu. Bizim borsamız da gün boyunca yatay bir seyir izledi ve 75.543 seviyesinden kapandı.

Bugün Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun (EKK) toplantı yapması bekleniyordu ama bu toplantı iptal oldu. Zannedersem, daha önceki yazımda vurguladığım üzere, ekonomi yönetimi, bu tür toplantıları yapmanın “ekonomide bir kriz var” havası oluÅŸturduÄŸunu düşündüğü için erteledi. Bu ÅŸekilde olduÄŸunu düşünüyorum çünkü toplantının iptaline iliÅŸkin bir gerekçe sunulmadı. Önceki gün yapılan EKK toplantısından Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını saÄŸlamak üzere özerk olduÄŸu ve kararı Merkez Banka’sının vereceÄŸi belirtilmiÅŸti.

Åžu an merak konusu olan ÅŸey ise; Merkez Bankası’nın faiz artırıp artırmayacağıdır. Bu konuda çok sayıda görüş var. CumhurbaÅŸkanı BaÅŸdanışmanı sayın Bülent Gedikli, Merkez Bankası üzerinde “faiz artır” baskısı yapıldığını belirterek sert çıktı. Merkez Bankası BaÅŸkanı sayın Murat Çetinkaya ÅŸu ana kadar herhangi bir sinyal vermedi. Yabancıların yapmış olduÄŸu analiz ve yorumlara bakacak olursak, faiz artırma konusunda Merkez Bankası’nın kararlı olmayacağını belirtiyorlar. Tabi ki böyle bir ortamda sayın Murat Çetinkaya’nın yerinde olmak istemezdim. Çünkü aÅŸağı tükürseniz sakal, yukarı tükürseniz bıyık. Her kafadan bir ses çıktığı için, hangi kararı verirse versin, Merkez Bankası ciddi eleÅŸtiri yaÄŸmuru altında kalacaktır.

Merkez Bankası’nın ne yapması gerektiÄŸi konusunda kendi görüşlerimi sizlerle paylaÅŸacağım. Öncelikle belirteyim ki; EÄŸer sayın Murat Çetinkaya’nın MB BaÅŸkanı seçildiÄŸi günden bu yana ekonomi yönetiminde bulunan sayın bakan ve danışmanlar faiz kararları öncesinde kendi görüşlerini söylemeseler, yarından sonra yapılacak PPK toplantısındaki faiz kararı bu kadar önemli olmayacaktı. Öyle bir görüntü oluÅŸtu ki; Merkez Bankası kendi kararlarını kendisi veremiyor ve siyasi baskı altında kalıyor. Bu durum Merkez Bankası’nın özerkliÄŸini zedeledi. Emin olun ki; hiç kimse görüş ileri sürmese, Murat Çetinkaya baÅŸkanlığındaki PPK yine bugüne kadar aldığı kararları alacaktı.  Şu an EKK ne kadar “Merkez Bankası kendi kararını kendisi verecektir” dese de piyasalar ve özellikle de yabancı yatırımcılar için ikna edici olmuyor. Dünkü yazımda çok önemli bir konuyu belirttim. Serbest piyasa ÅŸartlarında özellikle yabancılar TL’yi shortluyorlar, yani TL satıp karşılığında döviz pozisyonu alıyorlar. Satın alınan dövizin illaki yurt dışına çıkmasına gerek yok, talep varsa kur artar.

Gelelim Merkez Bankası kararına;

  • PPK toplantısından çıkacak karar kimseyi memnun etmeyecek ve bir iÅŸe de yaramayacaktır.
  • Åžu an yapılabilecek en büyük hatalardan biri, Merkez Bankası’nın yüksek olmayan (25 veya 50 baz puan) bir faiz artışı yapmasıdır. Bu faiz artışı piyasa gözünde sembolik kalabilir ki; bu  durumda, döviz piyasasında daha agresif hareketlerin ortaya çıkması olasılığı artar.  Aslında ilk anda dolarda  düşüş görürüz ama bu uzun sürmez ve MB’nın 2012 veya 2014’deki gibi yüksek faiz artışı yapamayacağını anlayan piyasa bunun üzerine oynar.  Dolayısıyla, dövizdeki volatiliteyi düşürecek ve belirli bir bant içine sokarak belirsizliÄŸi azaltacak ve öngörülebilir hale getirecek bir karar olmayacağı için yarar yerine zarar verir. Bir baÅŸka deyiÅŸle, sembolik bir faiz artırımı iÅŸleri daha kötü yapar. Bu yüzden bu tür bir faiz artışı yapmamalıdır.
  • Peki MB, faizi 3-4 puan artırmalı mıdır? Asla yapmamalıdır. Çünkü faiz artışı tek başına, küresel koÅŸullardan kaynaklanan baskıları azaltmayabilir. Önemli olan ÅŸey tek başına faiz artışı deÄŸil, diÄŸer politikaları da bir biriyle uyumlu hale getirecek ve adeta bir orkestra gibi hareket edecek yapının oluÅŸturulması gerekiyor. Bunun dünyada çok sayıda örneÄŸi var. Åžu an TL’nin birçok para içinde Ekim ayından bu yana en fazla deÄŸer kaybeden para olmasının en önemli nedenlerinden biri özel sektörün dış borçlarıdır. Dolayısıyla, hazırlanacak yol haritası ve plan içinde bu konuda devletin yapabilecekleri enine boyuna ortaya konulup, mikro analizleri yapıldıktan sonra zamanı geldiÄŸinde bomba gibi açıklanmak üzere hazırda tutulmalıdır. Ä°ÅŸte oz aman baÅŸarıya ulaÅŸma ÅŸansı yüksek olur.

Sonuç olarak, ilk önce çok seslilik önlenmelidir. Piyasa analistleri her ÅŸeyi söyleyebilir ama piyasaları gerçek anlamda etkileyemez. Piyasalar üzerinde gerçek etki yapacak söylemler ekonomi yönetiminde söz sahibi olanların söylemleridir ve mutlaka ahenkli olması gerekir. Bir bakan “doların artışının bir önemi yok” derken diÄŸerinin “döviz kurlarındaki hareketler en az faiz kadar önemlidir” demesi kafaları karıştırıyor. Bu durum hanehalkını da etkiliyor ve ekonomi yönetimine güvenip elindeki dövizi satan halkımız ÅŸu an bekleme durumunda. Adeta bir masa tenisi maçı seyreder gibi bir o yana bir bu yana bakıyorlar.

22 Kasım 2016 – 09:50

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir