Mehmet UÄŸur Civelek’in bugünkü yazısı
Türkiye ekonomisi, uzunca bir süredir aşırı kırılgan olarak anılıyor. Siyasi Ä°rade ve mali sektör, üzerimize yapışan bu olumsuz algıdan kurtulmanın yolunu bulamıyor veya aramıyor; buna baÄŸlı olarak beklentilerin giderek olumsuzlaÅŸması önlenemiyor. Cari açık ve dış finansman ihtiyacı yanı sıra taşınan toplam kur riskinin yüksekliÄŸi, kırılganlık yaftasının altyapısını oluÅŸturuyor. Bu ÅŸekilde anılan ekonomiler, küresel koÅŸulların olumsuzlaÅŸtığı ve riskten kaçınma eÄŸiliminin belirleyici olduÄŸu koÅŸullarda, kendi ayakları üzerinde durmayı beceremiyor ve telafisi zor yıkımlar yaÅŸayabiliyor. Mayıs 2006’da AB’nin yüksek faizi, en çok Türkiye’yi vurdu
2003 yılı sonrasında kırılgan olarak dikkat çektiğimiz ilk dönem 2006 senesi Mayıs ayında yaşanmış! ABD para otoritesinin dolar faizlerini yüzde 5,25 seviyesine yükseltmesi ile birlikte küresel piyasalar sarsılmış, Türkiye en olumsuz etkilenen ekonomi olmuş! Türk Lirası çok sert biçimde değer kaybetmiş, faizler yükselmiş, menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlık değerleri hızla değer kaybederek bilançoları yıpratmış, geleceğe yönelik beklentiler seri bir şekilde olumsuzlaşmış.