Türkiye’ye bir açık oturumda konuşma yapmak üzere gelmiş olan Nobel ekonomi ödüllü matematikçi John Nash, Türkiye’nin matematik bilgisinde OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sırada olduğunu söyleyen gazete muhabirine “İyi matematik bilmeyen ülkelerde adalet yoktur” demiş. Oysa Türkler kadar matematiğe kendini, daha doğrusu çocuklarını adamış görünen başka bir toplum var mıdır bilmem. Ama buralarda adalet olmadığı da bir gerçek olduğuna göre Nash haklı mı diye düşünmekten kendini alamıyor insan. O zaman iki durumdan birisiyle karşı karşıyayız demektir: Ya matematik öğretmiyoruz onu da sosyal bilimler gibi ezbere dayandırıyoruz ya da sınavda kazanmak için öğrenilip hiç uygulanmadan unutulan bir matematik öğretme sistemimiz var.
Üniversite üçüncü sınıfa kadar yaşamım hep bir cebir geometri karabasanıyla geçti desem yeridir. Orta birden başlayarak her yıl matematik, cebir ve geometriden istisnasız bütünlemeye kaldım ve yaz aylarında hep bu derslerin bütünleme sınavlarına hazırlandım. Daha doğrusu hazırlanır gibi yaptım. Kursta ne öğretilirse o kadarını öğrendim ve sınavlarda orta alıp geçtim. Bizim aile bütçesinde yazın bana aldırılacak özel matematik dersleri için örtülü ödenek vardı. Ailem benim yüzümden yaz tatillerini kısa kesmek zorunda kalırdı.
Matematikten nefret ederdim. Yaşamdan bu kadar kopuk, bu kadar işe yaramaz bir dersin niçin öğretilmeye çalışıldığını bir türlü anlayamazdım. Toplama, çıkarma, çarpma, bölme anlamlıydı tabii. Çünkü bunlar yaşamda işe yarıyordu. Ama integralin, türev almanın ya da sinüs veya tanjant hesaplamanın ne işe yarayacağını anlayamamıştım. Sonuçta bilim adamı olmak ya da matematik öğretmeni olmak isteyenler için anlamlı olabilecek bir dersin niçin bu kadar yaygın olarak öğretilmeye çalışıldığını, her yıl ısrarla niçin okutulduğunu çözememiştim.
Mülkiye’ye girdiğimde birinci sınıf derslerine baktım matematik yok. Derin bir oh çektim. Galiba kurtulmuştum matematikten. Sonra istatistik dersleri başlayınca anladım ki daha kurtulamamışım. Başladım istatistiği çalışmaya. Çalışmak dediysem öyle böyle değil. Ne kadar istatistik kitabı varsa kütüphaneden aldım ve okumaya başladım. Baktım istatistik ekonomide ciddi biçimde kullanılıyor çalışmayı iyice artırdım. Sonuçta istatistiği öğrendim ve korktuğum gibi olmadığını gördüm. Üstelik de istatistik, zaman serileriyle, olasılık hesaplarıyla yaşam boyu mesleğimde işime yaradı.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.