Euronun geleceği Mario’ya, Mario’nun geleceği euroya bağlı görünse de her ikisinin de geleceği şimdilik Yunanistan’a bağlı.
Sonunda Mario Draghi uluslararası bir kurumun başkanlığına seçildi ve hepimiz rahat bir nefes aldık. Çünkü ne zaman uluslararası bir kurumun başkanlığı boşalsa adaylar arasında mutlaka onun da adı yer alıyordu. Draghi Kasım 2011’de Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı’nı Jean Claude Trichet’den devralacak. Halen İtalya Merkez Bankası başkanı olarak görev yapan Draghi, daha önce İtalyan Hazine Genel Müdürlüğü, IMF İcra Direktörlüğü, Floransa Üniversitesi’nde ekonomi profesörlüğü, Finansal İstikrar Kurulu Başkanlığı gibi çok önemli görevlerde bulunmuş ünlü bir iktisatçı. Bu görevlerinin yanı sıra özel kesimde de (Goldman Sachs’da başkan yardımcılığı) deneyimi var. Yani nereden baksanız müthiş deneyimli ve birikimli bir kişi Mario Draghi.
Mario Draghi’nin takma adı Süper Mario. Bu isim ünlü bilgisayar oyunu kahramanı, İtalyan asıllı Amerikalı tesisatçı Mario’dan geliyor. Bulunduğu görevlerde birçok sorunun çözümünde önemli rol alan Mario Draghi’nin bu ada layık görülmesi, asıl olarak İtalyan Hazinesi’nin başındayken yaptığı özelleştirmelere dayanıyor. Ayrıca lisansüstü eğitimini ABD’de yapmış olması, İtalyan asıllı Amerikan eğitimli olarak Süper Mario’ya benzetilmesine altyapı hazırlıyor.
Draghi, zor bir dönemde Avrupa Merkez Bankası’nın başkanlık koltuğuna oturacak. Bir yanda Yunanistan, İrlanda, Portekiz hatta İspanya’nın ekonomik sorunları, öbür yanda euronun durumu ile ilgili tartışmalar söz konusu. Adı başkanlık için ortaya atıldığı andan itibaren gazetelerin başlıkları hep “Süper Mario euroyu kurtarabilecek mi?” biçiminde atıldı.
Euronun geleceği
Euronun geleceği bir ölçüde Yunanistan’a bağlı. Yunanistan eğer euroya geçmemiş, drahmide kalmış olsaydı bu krizden biraz devalüasyon, biraz da enflasyon yardımıyla çıkabilirdi. Öyle olsaydı çalışanların maaşları resmen azalmamış görünse de satın alma gücünü kaybedeceği için fiilen azalmış olacak, insanların bunu fark etmesi şimdiki kadar açık olmayacak, şu anda yaşlanan isyanlar bu çapta gerçekleşmeyecekti. Oysa şimdi ne devalüasyon ne de yeterince enflasyon oluyor. Çünkü para Yunanistan’ın parası değil. Eğer benzer koşullar Portekiz ve İspanya’da da olursa ne olacak? Onların da parası euro. Dolayısıyla onlar da devalüasyon ve enflasyonla çıkamayacaklar işin içinden. Bu durumda eğer iş biraz daha dallanıp budaklanırsa o zaman euronun değer kaybetmesi gerekecek. Almanya ve Fransa bu yükü daha fazla taşıyamayabilirler.
Euronun geleceği bir ölçüde Yunanistan’a bağlı, bir ölçüde de Mario’ya bağlı görünüyor.
Mario’nun geleceği
Draghi çok deneyimli bir iktisatçı. Bulunduğu bütün görevler uluslararası ekonomiyi yakından tanımasına imkân sağladı kuşkusuz. Ama özellikle Finansal İstikrar Kurulu Başkanlığı ona inanılmaz bir deneyim kazandırmış olsa gerek. Finansal İstikrar Kurulu, ulusal finans kuruluşlarının uluslararası alanda koordine edilmesini, finans sektöründe denetimin ve kuralların standardize edilmesini sağlamaya çalışan bir kurul. Ve bu kurul, Draghi’nin başkanlığında, özellikle kriz sonrasında, son derecede aktif çalışarak kriz sonrası küresel sistemin nasıl bir şekil alacağı konusunda birçok tasarı ve teklif geliştirmiş bulunuyor. Şimdi Draghi’nin bu deneyimini Avrupa Merkez Bankası’na taşıyarak euro bölgesi koordinasyonunda kullanması önemli artılar getirebilir.
Euronun geleceği Mario’ya, Mario’nun geleceği de euroya bağlı gibi görünse de her ikisinin de geleceği aslında şimdilik Yunanistan’a bağlı bulunuyor.
Mahfi EĞİLMEZ