Mahfi Eğilmez’in bugünkü yazısı
Son bir haftada Türkiye’ye ve Türk varlıklarına ilginin artmaya başladığı görülüyor. Bu ilgi artışının IMF’nin güncellediği dünya tahminlerini içeren Dünyanın Ekonomik Görünümü Ocak 2019 Güncellemeleri özet raporu sonrasında gelmesi de dikkat çekici. Çünkü IMF, Davos toplantıları öncesinde güncellediği raporunda Türkiye için yeni bir tahmin verisine yer vermediği halde “beklenenden daha derin bir daralma” ifadesini kullanmış bulunuyor. IMF’nin Ekim 2018’de yayınlanan Dünya Ekonomik Görünümü Raporunda Türkiye için 2019 büyüme tahmini 0,4 idi. Bu yeni ifade bundan daha kötü bir performansın beklendiği anlamına geliyor. Buradaki kritik soru bu beklenti bozulmasına karşılık Türkiye’ye yönelik ilgi artışının altında ne yatıyor?
İlk neden dünyada işlerin birkaç önceki beklentiye göre farklı bir yöne evrileceği yolundaki beklenti değişikliği. Bunu Dünya Ekonomik Forumu’nun 800 CEO’ya uyguladığı anketin sonuçlarından görebiliyoruz. CEO’ların beklentisi dünyada bir resesyon yaşanacağı yolunda. Bu çok önemli çünkü bu kadar üst düzey karar alıcının beklentisi olumsuzsa gerçekleşmenin olumlu çıkması kolay değil. Oysa birkaç ay öncesine kadar ABD’nin krizden çıktığı, Avrupa’nın da o yolda ilerlediği, hatta Japonya’nın bile toparlanacağı beklentisi egemendi. ABD’de ve Avrupa’da faizler yükseliyor, dünyaya dağılmış olan likidite yavaş yavaş çıktığı yerlere geri dönmeye başlamış bulunuyordu. Çin’in büyüme ivmesini hızla kaybetmesinin ardından Japonya’daki toparlanmanın kalıcı olmayacağının ortaya çıkması ve Avrupa’nın da henüz sanıldığı kadar yol almamış olduğunun anlaşılmasıyla rüzgâr tersine döndü. IMF, Ocak ayında revize ettiği tahminlerinde dünyanın büyüme oranını aşağı yönlü revize etti. Bütün bunlar kendi ülkelerine dönmeye başlamış olan fonların yeniden gelişme yolundaki ülkelere geri dönmeye başlamasına yol açan gelişmeler oldu.
Çin, uzunca bir zamandan beri yabancı fonları en fazla çeken ülke konumunda bulunuyor. Normal koşullarda çıkan fonların öncelikle Çin’e yönelmesi gerekirdi. Ne var ki Çin’de büyümenin hızlı ivme kaybına uğraması ve ekonomiye ilişkin pek çok sorunun ortaya çıkmaya başlaması sonucu yabancı fonlar Çin’e dönmek yerine daha uygun görünen gelişme yolundaki ekonomilere yöneliyor.