Mahfi EÄŸilmez’in bugünkü yazısı
Davranışsal ekonomi ve davranışsal finans, günümüzün gözde yaklaşımları arasında yer alıyor. Adından da anlaşılacağı gibi davranışsal ekonomi ve davranışsal finans, ekonomi ile psikolojiyi bir araya getirerek insan davranışlarını ele alıyor. Bu iki yeni girişim, psikolojiyi bu kadar öne çıkarmayan ve insan davranışlarını sanki birer matematik fonksiyonuymuş gibi ele alarak konuya yaklaşan neoklasik ekonomi teorisine meydan okuyan yaklaşımlar. Neoklasik teorinin en başta varsayımlarının gerçek dünyayı tam olarak yansıtmadığından hareketle ortaya çıkan arayışlar serisindeki son aşama.
Borsa başta olmak üzere tahvil, bono piyasası, türev ürünler piyasası vb gibi sermaye ve para piyasasının alt piyasalarının oluşturduğu finansal piyasalara baktığımızda ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Bu ilginçlik bütün ekonomilerde karşımıza çıkıyor olsa da gelişme yolundaki ülkelerde çok daha fazla görülüyor.
Finansal piyasalarda gerek işlemleri yöneten gerekse bu piyasalara para yatıranlar, doğal olarak, yaptıkları işin ve yatırdıkları paraların peşine düşüyorlar. Bu peşine düşüş zamanla birçok başka konunun önüne geçiyor ve neredeyse yaşamın en önemli belirleyicisi haline geliyor. O arada ülkede birçok şey kötüye gitmiş, değerler kaybolmaya başlamış olsa da bunlar hep ikinci plana itiliyor.