Son dönemde şu iddiayı sıklıkla duyar olduk: Osmanlı İmparatorluğu bilim, teknoloji, sanat ve kültürde ileriydi, Türkiye Cumhuriyeti kurulup da alfabe değişikliğine gidilince geçmişin bilgi birikimi yok oldu, o nedenle bir türlü ileri gidemiyoruz. Bu iddia doğru mu ya da hangi ölçüde doğru?
Teorik fizik profesörü Michio Kaku ‘Geleceğin Fiziği’ adlı çok satan kitabında 16’ncı yüzyılda dünyadaki en büyük iki gücün Çin İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu olduğunu öne sürüyor. İddianın askeri güç açısından doğruluğunu biliyoruz. Ekonomik güç açısından doğru olup olmadığını anlamak için en kestirme yol OECD tarafından yürütülen Maddison projesinin hesaplamalarına bakmak (ekonomi tarihçisi Angus Maddison, sağlığında yaptığı hesaplamalarda, 1 yılından başlayarak dünya nüfusu ve GSYH’sını bölgelere ve ülkelere göre ortaya koymuştu.) Maddison projesinde ortaya konan hesaplara baktığımızda (1990 Geary – Khamis Dolarına göre) 16’ncı yüzyılda Çin, dünya GSYH’sının yüzde 25’ine, Osmanlı İmparatorluğu da yaklaşık olarak yüzde 6’sına sahip bulunuyormuş. Bugünkü çerçevede düşünürsek Çin günümüzün ABD’si, Osmanlı da günümüzün Japonya’sı büyüklüğünde görünüyor.
Kaku’ya göre 16’ncı yüzyılda Avrupa, bilimsel de olsa din anlayışına karşı çıkabilecek düşüncelerin açıklanmasını ve tartışılmasını yasaklamış ve tümüyle Hristiyanlığın ayrıntılarına boğulmuş durumda iken Çin ve Osmanlı’da bilimsel icatlar, buluşlar yapılıyor, eğitim buna göre biçimlendirilmiş bulunuyordu. Çin, baruttan pusulaya kadar uzanan birçok buluşa imza atar, Çin donanması batılılardan çok önce keşiflerde bulunurken, Osmanlı İmparatorluğunda bilim adamları yıldızlara isim verecek kadar ileri çalışmalar içindeydiler. İstanbul medreseleri dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları için çekici bir merkez konumundaydı.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Mahfiegilmez.Com)