Küresel Åžartlarda Türkiye’nin Seçenekleri

Son gelen veriler Avrupa’nın teknik tanımı ile resesyona girdiÄŸine iÅŸaret ediyor. Amerikan ekonomisine yönelik veriler güçlü ve sürdürülebilir bir büyümenin gerçekleÅŸmediÄŸini gösteriyor. En büyük müşterisi geliÅŸmiÅŸ ülkeler olan Çin’de üretimin tökezlemekte olduÄŸu anlaşılıyor. Ä°hracattaki sorunları nedeniyle Japonya yeniden dış ticaret açığı veren bir ülke konumuna geldi.
Küresel ekonomik sorunun merkezindeki gelişmiş ülkelerde enflasyon yok denecek kadar düşük. Şimdilik bir enflasyon riskinden de söz edilemez. Dolayısıyla, gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının ekonomilerine ivme kazandırma adına ya da borçlu ülkeleri yüzdürebilmek için yeni bir parasal genişlemeye gitmelerinin olasılığı her geçen gün artıyor.
Kısacası, mal ve hizmetlere uluslararası talebin artmadığı hatta azaldığı bir dönemdeyiz. Buna karşılık, uluslararası likiditenin yeniden bollaÅŸacağı bir döneme girmek üzereyiz. Küresel görünüm bu. Beklentiler bu yönde. Türkiye’nin seçenekleri ne?
Türkiye her zaman iç talep artışı ile ekonomik büyümesini gerçekleştiren bir ülke. Bu nedenle ekonomik büyüme ile dış açıklar arasında çok sıkı bir ilişki var. Dış açıklar sürdürülemez noktaya gelindiğinde ya da bu yönde bir beklenti oluştuğunda, piyasa mekanizması ya da Merkez Bankası döviz kurlarında hatırı sayılı bir fırlama yaratarak iç talep büyümesini yavaşlatıyor ya da durduruyor. Ekonomik büyüme düşüyor, hatta ekonomi daralma sürecine girebiliyor.
Döviz kurlarının fırlaması ihracatçıyı fiyat açısından kısa dönemde rahatlatabiliyor. Ama, ihracatın katkısıyla ekonomik büyüme oldukça sınırlı kalıyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir